TEHİR-İ İCRA - İCRANIN GERİ BIRAKILMASI

TEHİR-İ İCRA - İCRANIN GERİ BIRAKILMASI

Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ

 

İlamlı İcra Takibi

 

İlamlı icra takibinin dayanağı olan belge ilâm veya ilâm niteliğinde sayılan belgelerden olmalıdır. Başlangıçta, ilam ve ilam niteliğindeki belgeleri açıklamak gerekmektedir. Mahkeme kararlarının taraflara verilen hüküm nüshasına ilam denir, buradaki ilam ile anlatılmak istenen mahkemelerce verilen nihai kararlardır. Mahkeme tarafından verilen ara kararlar tek başına icraya konu edilemezler.

 

Mahkeme ilamlarının dışında İcra İflas Kanunu düzenlemeleri ile bazı belgeler ilam niteliğinde belge olarak kabul edilerek bunların takibi ilâmların icrası hakkındaki hükümlere tabi kılınmıştır. Kanunda ifade edilen; mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını içeren noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilâmların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Bunlara ek olarak bazı özel kanunlarda da ilam niteliğinde belgeler belirtilmiştir.

 

Bir mahkeme ilamı aleyhine istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulması o ilamın icra edilmesine engel olmayacaktır. Bu sebeple kararın kesinleşmesi icra edilebilirliği etkilememektedir. İlamlı icra takibinde; alacaklının elinde borçlusuna karşı almış olduğu bir mahkeme ilamı vardır ve alacaklı bu ilam ile icra dairesine başvurarak ilamlı icra takibi yapar. Borçlu kendisine kanunda tanınan süre içinde ilam konusu borcu yerine getirmez ise icra dairesi tarafından zorla icra edilir. Bu noktada alacaklının alacağı bir mahkeme kararı ile tespit edildiğinden borçlu bir itirazda bulunamaz.

 

Kesinleşmesine gerek olmaksızın icra edilebilecek olan bir ilamlı icra takibinde borçlu, ilamlı icra takibinin durmasını sağlayan icranın geri bırakılması ve kanunda öngörülen bazı yasal yollara başvurması ile icra baskısından kurtulabilecektir.

 

İcranın Geri Bırakılması Kurumu

 

İlamlı icra takibinde borçlunun takibe itiraz etmesi takibi durdurmamaktadır. Buna karşın aleyhinde ilamlı icra takibi başlatılan borçluya, bazı hallerde bu takibe karşı koyma imkanı sağlanmıştır. İcranın geri bırakılması, ilamlı icrada borçluya kanun yolu aşamasında icrayı erteleme imkanı sağlamaktadır. Uygulamada, maddenin eski metninde olduğu şekilde “tehir-i icra” terimi ile kullanılmaya devam etmiştir.

 

İcranın geri bırakılması ile sıkı şekil şartlarına bağlı olarak takibe karşı koyma şansı tanımaktadır. Borçlunun telafisi mümkün olmayan zararlardan korunması amaçlanmaktadır. Borçlunun icra mahkemesine yapacağı icranın geri bırakılması talebi bir dava değildir. Buradaki icra emrine itiraz ilam konusu borcun itfa edilmiş, ertelenmiş veya zamanaşımına uğramış olması sebeplerinden birisi ile icra mahkemesince ilamın icrasının geri bırakılmasını sağlayan bir yoldur.

 

Mahkemenin icranın geri bırakılması talebi üzerine yapacağı inceleme, ilamın yerine getirilmesine engel olan bir hukuki sebebin varlığı konusuyla sınırlı kalır. Mahkemece ilamın denetlenmesi söz   konusu   olmayacaktır. İcra mahkemesi, icranın geri bırakılması talebinin kabulüne veya reddine ilişkin vereceği karar, sadece takip hukuku ile sınırlı bir etki yaratacaktır.

 

 

İcranın Geri Bırakılması Kararı ve Nasıl Verileceği

 

İcranın geri bırakılması talebi, ilamlı takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesine yazılı bir şekilde yapılması gerekir. İcra emrine itiraz yani icranın geri bırakılması talebi, ilamlı icra takibini tek başına kendiliğinden durdurmayacaktır. İlamlı icra takibini icra mahkemesinin vereceği icranın geri bırakılması kararı ile duracaktır.

 

Uygulamada icra takibinin borçlusu, icraya konu olan dava dosyasını icranın geri bırakılması talepli olarak kanun yoluna müracaat ettiğine, bir başka deyişle istinaf ve temyiz kanun yoluna başvurduğuna dair mahkemeden bir derkenar alır. Borçlu almış olduğu bu derkenar ile birlikte mehil vesikası alabilmek amacı ile icra dairesine talepte bulunur.

 

 Mehil vesikası, mahkemeden tehir-i icra kararı getirilebilmesi için belirlenen süreyi gösteren belgedir. İcranın geri bırakılması için borçlunun icra dosyasında mevcut bulunan borç bedelinin ve ilave olarak bu bedelin üç aylık faiz bedelinin dosyaya teminat olarak yatırılması gerekmektedir. Teminat, nakit veya uygulamada (genellikle) olduğu şekli ile teminat mektubu şeklinde yatırılabilecektir.

 

Teminat şartını yerine getiren borçluya tehir-i icra kararı alınması ve bunun sunulması için makul bir süre verilir. Mehil vesikası, teminat yatırılmadan talep edilemeyecektir. İcranın geri bırakılması yani tehir-i icra kararı, icra takibinin yapıldığı yerde bulunan İcra Mahkemesince verilecektir. 

 

İcra Mahkemesi tarafından icranın geri bırakılmasına ilişkin verilen kararlar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Bu sebeple alacaklının genel mahkemelerde alacak davası açması veya borçlunun genel mahkemelerde menfi tespit yahut istirdat davası açma hakkı bulunmaktadır. İcra mahkemesinin İcra ve İflas Kanunu madde 363’te sayılanlar dışındaki tüm kararlarına karşı istinaf sınırının aşılması halinde tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf kanun yoluna başvurulabilir.

 

 

 

İlgili Yargıtay Kararları

 

Mahkemece On Yıllık Zamanaşımı Gerçekleştiğinden İstemin Kabulü ile Zamanaşımı Nedeniyle İcranın Geri Bırakılmasına Karar Verilmesi Gerekirken İstemin Reddine Dair Karar Verildiği

            Yargıtay 12. Hukuk Dairesine göre, “Alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibinde, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda; takibin borca itiraz üzerine durduğu, alacaklı tarafında açılan itirazın iptali davasına ilişkin hükmün temyiz edilmesi üzerine kısmen bozulduğu, bozma kararına karşı yapılan karar düzeltme talebinin 19.03.2007 tarihinde reddedildiği, bu tarihten itibaren 10 yıl boyunca zamanaşımını kesen veya durduran herhangi bir icra takip işlemi bulunmadığı ileri sürülerek muhtıranın ve takibin iptalinin talep edildiği, ilk derece mahkemesince, icra mahkemesinde görülen şikayetin 06.02.2016 tarihinde kesinleştiği gerekçesi ile davanın reddedildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, borçluya muhtıra gönderilmesinin talep edildiği ve takibi ilerletici takip işlemlerinin bulunduğu gerekçesi ile istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b(1) maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği görülmüştür.

 

6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 146. maddesine göre Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. Aynı Kanunun 154. maddesinde alacaklının dava yoluyla mahkemeye başvurması zamanaşımını kesen sebeplerden sayılmış ise de anılan maddede mücerret dava açılmasından söz edilmektedir. İcra mahkemesinde icra takibine yönelik itiraz ve şikayetler bu dava kapsamı içine girmez. Borçlu tarafından icra mahkemesine yapılan hesap tablosuna ilişkin şikayet ve mahkemece verilen kararın temyizi icra muamelelerini durdurmadığı gibi tek başına da zamanaşımını kesmez. Aynı şekilde İİK'nun 22. maddesine göre; “şikayet, icra mahkemesince karar verilmedikçe icrayı durdurmaz.” Ancak icra mahkemesince takibin tedbiren durdurulmasına dair bir karar verilmişse zamanaşımı bu süre içerisinde işlemez.

 

Takip dosyası incelendiğinde; borçlu aleyhinde genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, itiraz üzerine takibin durduğu, itirazın iptaline ilişkin İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.12.2004 tarih ve 2000/1093 E. - 2004/1258 K. sayılı ilamı ile davanın kısmen kabulü ile takibin 47.071 USD üzerinden devamına karar verildiği, bu hükmün temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 21.04.2006 tarih ve 2005/7875 E. - 2006/4327 K. sayılı kararı ile itirazın iptaline ilişkin kısmın onandığı, işbu onama kararına karşı başvurulan karar düzeltme isteminin ise 19.03.2007 tarihinde reddedilerek itirazın iptaline ilişkin hükmün bu tarihte kesinleştiği anlaşılmıştır.

 

Somut olayda, takip dosyasında alacaklı tarafından belli dönemlerde dosya borcunun hesaplanarak borçluya muhtıra çıkartılması talep edilmiş ise de ödeme muhtırasının gönderilmesine ilişkin talepler zamanaşımını keser nitelikte icra takip işlemi değildir. Ayrıca, Bölge Adliye Mahkemesi’nin de kabulünde olduğu üzere, borçlunun icra mahkemesine yaptığı 13.07.2010 tarihli hesap tablosuna ilişkin şikayeti tek başına zamanaşımını kesmediği gibi icra mahkemesince takibin durdurulmasına ilişkin bir karar verilmediği de görülmektedir.

 

O halde, ilk derece mahkemesince, 19.03.2007 ile şikayet tarihi olan 03.04.2017 tarihleri arasında on yıllık zamanaşımı gerçekleştiğinden istemin kabulü ile İİK'nun 71/son maddesinin göndermesiyle aynı Kanun'un 33/a maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.” denilmektedir. (Y. 12.HD. Esas no: 2019/10600, Karar No: 2020/4265, Karar Tarihi: 10.06.2020).

 

Yargıtayca Hükmün Bozulması Halinde Teminatın Geri Verilip Verilmeyeceği Hakkında

            Yargıtay 12. Hukuk Dairesine göre, “Alacaklı tarafından borçlu hakkında ihtiyati haciz kararına dayanılarak genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde alacaklının icra mahkemesine başvurusunda; İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/95 D. İş sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı ile seferden men kararı verildiğini, borçlu tarafından teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılmasının talep edildiğini, mahkemece talebin kabul edilmesi üzerine icra dosyasına dosya borcunu karşılayacak miktarda teminat mektubu sunulduğunu, borçlunun takibe itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında ise itirazın kısmen kabulüne karar verildiğini ve tehiri icra kararı getirebilmek için borçlu tarafından başka bir teminat mektubu sunulduğunu, ancak bu teminat mektubu sunulurken ihtiyati haczin kaldırılması için sunulan teminat mektubunun iadesinin talep edildiğini, icra müdürlüğünce 26/11/2020 tarihli karar ile teminat mektubunun iadesine karar verildiğini, icra müdürünün bu işlemin iptalinin talep edildiği, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine hükmedildiği, alacaklı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

 

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 266. maddesinde; \"Borçlu para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilat depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartıyla ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden istiyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer.\" hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun “İcranın geri bırakılması için verilecek süre” başlıklı, 36. maddesinin 1. ve 6. fıkralarında; “İlâma karşı istinaf veya temyiz yoluna başvuran borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehni veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehni veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise icranın geri bırakılması için bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan karar alınmak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir. Bu süre ancak zorunluluk hâlinde uzatılabilir. Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmesi veya Yargıtayca hükmün onanması hâlinde alacaklının istemi üzerine başkaca işleme gerek kalmaksızın teminata konu olan para alacaklıya ödenir. Mal ve haklar ise, malın türüne göre icra dairesince paraya çevrilir. İlâm alacaklısının teminat üzerinde rüçhan hakkı vardır” hükmüne yer verilmiştir.

 

İstanbul 18.İcra Müdürlüğünün 2018/32542 Esas sayılı takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından, davalı borçlu aleyhine İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/95 D.iş sayılı dosyasından verilen ihtiyati haciz kararına istinaden ilamsız icra takibi başlatıldığı, ihtiyati haciz kararına istinaden davalı borçluya ait 8811390 İMO numaralı Türk bayraklı M/V \"Bakü\" isimli gemi hakkında seferden men kararı uygulandığı, davalı borçlunun itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklı tarafından İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/452 Esas sayılı dava dosyası ile itirazın iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 06/10/2020 tarih 2018/452 - 2020/216 E.K. sayılı ilamı ile itirazın asıl alacak ve vekalet ücreti bakımından kısmen iptaline karar verildiği, borçlu tarafından İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen ilamın tehiri icra talepli olarak istinaf edildiği ve 394.943,04 TL tutarında kesin ve süresiz teminat mektubunun dosyaya sunulduğu, borçlu tarafından İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/706 Esas sayılı dosyasında açılan ihtiyati haczin kaldırılması davasında mahkemece verilen tensip tutanağı ile dosya borcunu karşılar teminatın yatırılması halinde ihtiyati haczin teminat mektubu üzerine kaydırılmasına dair karar verildiği ve davalı borçlu tarafından 319.000,00 TL tutarında kesin ve süresiz teminat mektubunun sunulduğu, borçlunun 26.11.2020 tarihli talebi üzerine icra müdürlüğünce İİK 266. maddesi gereğince dosyaya sunulan teminat mektubunun iadesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince icranın geri bırakılması kararı getirilene kadar takibin durdurulmasını sağlamak için İİK 36. maddesi gereğince yatırılan teminat, İİK 266. maddesinde öngörülen koşulların yerine getirilmesi ile bu madde kapsamında takip dosyasından konulan ihtiyati hacizlerin kaldırılarak ihtiyati haczin teminat üzerine devamına dair karara dayanak olarak alınan teminattan farklıdır ve birbirinin yerine geçememektedir.

 

Öte yandan, İİK 36/5 maddesine göre; Bölge adliye mahkemesince, başvurunun haklı görülmesi hâlinde teminatın geri verilip verilmeyeceğine karar verileceği Yargıtayca hükmün bozulması hâlinde borçlunun başvurusu üzerine, bozmanın mahiyetine göre teminatın geri verilip verilmeyeceğine bozma sonrası esası inceleyecek mahkemece kesin olarak karar verileceğinden, İİK 36/5 . maddesi gereğince teminatın iadesine karar verilmesi halinde dahi takip dosyası kapsamında İİK 266. madde gereği alınan teminatın varlığını koruyacağı tartışmasızdır. O halde, ilk derece mahkemesince alacaklının şikayetinin kabulü ile 26.11.2020 tarihli icra müdürlüğü kararının iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi ve Bölge Adliye Mahkemesi’nce de istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi isabetsiz olup, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” denilmektedir. (Y. 12.HD. Esas no: 2022/4099, Karar No: 2022/11439, Karar Tarihi: 03.11.2022).

 

Dava Açma Süresinin İcranın Geri Bırakılmasına Dair Kararın Alacaklıya Tebliğinden İtibaren Başlayacağı Hakkında

            Yargıtay 19. Hukuk Dairesine göre, “Dava, kaynağını İİK.nun 33/a maddesinden alan takibin geri bırakılmasına ilişkin kararın kaldırılması, icra takibinin devamı, takibin zamanaşımına uğramadığının tespiti istemine ilişkindir. Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, icra mahkemesi kararının 28.03.2006 tarihinde kesinleştiği, bu davanın İİK.nun 33/a maddesinde öngörülen 7 günlük süre geçirildikten sonra açıldığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dava, İİK.nun 33/a maddesinin 2. fıkrası hükmüne dayanmaktadır. Anılan yasa hükmüne göre alacaklı, icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin kendisine tebliğinden sonra zamanaşımının vaki olmadığını ispat sadedinde ve 7 gün içinde umumi mahkemelerde dava açabilir. Görüldüğü gibi dava açma süresi icranın geri bırakılmasına dair kararın kesinleştiği tarihten değil, kararın kesinleştiğinin alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren başlar. Somut olayda icranın geri bırakılması kararının kesinleştiğinin alacaklıya tebliğine ilişkin bilgi ve belgeye dosyada rastlanılamamıstır. Mahkemece bu yönler gözetilmeden 7 günlük sürenin kesinleşme tarihinden itibaren başladığı gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” denilmektedir. (Y. 19.HD. Esas no: 2008/2141, Karar No: 2008/9873, Karar Tarihi: 21.10.2008).

 

Borçlunun Mehil Vesikası Alınması Sırasında Yatırılan Teminatın O Tarih İtibariyle Dosya Alacağının Ferileri ile Birlikte Tamamını Karşılayıp Karşılamadığı Hakkında

Yargıtay 12. Hukuk Dairesine göre, “ Borçlular, İİK'nun 266. maddesi uyarınca teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması talebinde bulunmuş olmakla, mahkeme kararı temyizi kabil bir karar olup, esasının incelenmesi gerektiğinden, borçluların karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 24/10/2017 tarih, 2015/12113 E. - 2017/13577 K. sayılı ve kararın kesin olduğundan bahisle verilen temyiz dilekçesinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına oybirliği ile karar verildikten sonra, borçluların icra mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine geçildi: Alacaklı tarafından ihtiyati haciz kararı ile birlikte ilama dayalı olarak başlatılan ilamlı takipte, ... 18. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/305 E. - 2014/601 K. sayılı dosyasından verilen ilamın infazı için ihtiyati haciz kararı alındığı, aynı ilama dayanılarak ilamlı takibe geçildiği, icra dosyasından ihtiyati haciz uygulanmasının talep edildiği, borçlunun başka bir dosyadan satış memurluğu tarafından ödenecek alacakları üzerine ihtiyati haciz konulduğu, borçluların, icra mahkemesine başvurularında, icra dosyasına dosya borcuna yeter miktarda teminat mektubu sunduklarını ve Yargıtay'dan tehiri icra kararı getirene kadar mehil verilmesi talebinde bulunduklarını beyanla İİK.'nun 266. maddesi uyarınca ihtiyati haczin kaldırılmasını talep ettikleri, mahkemece, istemin reddine karar verildiği görülmektedir. İİK'nin 266. maddesinde; “Borçlu, para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilat depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartı ile ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer” hükmü yer almaktadır. Anılan madde gereğince, borçlunun ihtiyati haczin kaldırılmasını talep edebilmesi için, tüm dosya borcunu karşılayacak miktarda ve anılan maddede yazılı olan teminatların gösterilmesi gerekir. Öte yandan, İİK'nin 36. maddesi gereğince; ilâmı temyiz eden borçlu, hükmolunan para veya eşyanın resmî bir mercie depo edildiğini ispat eder yahut hükmolunan para veya eşya kıymetinde icra mahkemesi tarafından kabul edilecek taşınır rehin veya esham veya tahvilât veya taşınmaz rehin veya muteber banka kefaleti gösterirse veya borçlunun hükmolunan para ve eşyayı karşılayacak malı mahcuz ise, icranın geri bırakılması için Yargıtay’dan karar almak üzere icra müdürü tarafından kendisine uygun bir süre verilir.

 

İİK'nin 85. maddesi uyarınca, borçlunun mal ve haklarından, alacaklının ana para, faiz ve masraflar dahil tüm alacağına yetecek miktarı haczolunur. Buna göre, dosya alacağının tamamının icra müdürlüğüne yatırılması halinde, mevcut hacizler aşkın hale geleceği gibi, hacizlerin devam etmesinde alacaklının da hukuki yararı kalmayacağından kaldırılmaları gerekir. Yargıtay'dan tehiri icra kararı almak üzere icra müdürlüğü tarafından mehil verilebilmesi için ibraz edilen teminat mektubu veya yatırılan nakdi teminat, ödeme yerine geçmez ise de, borçlu tarafından yatırılan teminatın, yatırıldığı tarih itibari ile icra takip dosyası alacağını tüm fer’ileri ile birlikte karşılaması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği kuşkusuz olduğu gibi, hacizlerin devam etmesi İİK'nin 85/son maddesiyle de bağdaşmayacaktır. Somut olayda, şikayetçi borçlular tarafından, takip dosyası kapsamında, Ziraat Bankasınca düzenlenen 15/04/2015 tarihli 79.971,05 TL miktarlı, kesin ve süresiz teminat mektubu icra dosyasına sunularak 20/04/2015 tarihinde mehil vesikası alındığı görülmektedir. Bu durumda, teminat mektubunun sunulduğu tarih itibariyle dosya hesabında tespit edilen tüm dosya borcu tutarını (asıl alacak ve fer'ileri) karşılar miktar icra dairesine sunulmak suretiyle dosya borcu depo edilmiş ise, İİK'nun 266. maddesi koşulları yerine getirilmiş olacağı gibi daha önce konulmuş bulunan hacizlerin de aşkın hale geleceğinin kabulü gerekir. O halde, mahkemece, borçlular tarafından mehil vesikasının alınması sırasında yatırılan teminatın, o tarih itibariyle dosya alacağının fer'ileri ile birlikte tamamını karşılayıp karşılamadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken, yazılı gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi isabetsizdir.” denilmektedir. (Y. 12.HD. Esas no: 2018/8352, Karar No: 2018/13488, Karar Tarihi: 13.12.2018).

 

 

 

Kaynakça:

Aydemir E./Memiş Y./Ruhi, A./Uçakhan, S./Bahadır, Ç.: Hukuk Davaları, Ankara, 2016

Baki, K.:  İcra İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013.

Kuru, B./Aydın, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve İflas Hukuku, İstanbul, 2021.

Uyar, T.: İcra İflas Kanunu Şerhi, 2009.

Yargıtay Kararları.

 

+905356309610