TEBLİGAT NEDİR? USULSÜZ TEBLİGAT HALLERİ NELERDİR?
Tebligat Nedir?
Tebligat, yetkili merciler tarafından usul ve yasaya uygun olarak ilgilisine çıkartılan, ilgili taraflara yasal olarak bildirilmesi gereken ve bu bildirimin resmi kayıtlara geçirilmesi sürecini ifade eder. Tebligat Kanunu’nun ilgili maddelerine (1,2,7/a maddeleri) göre tebligat; PTT memuru eliyle, yetkili memur eliyle veya UETS (ulusal elektronik tebligat sistemi) yoluyla gerçekleşebilir.
Tebligatın amacı, hukuki alanda gerçekleştirilen işlemlerin muhataplara yasal olarak bildirilmesi ve bu bildirimin belgelendirilmesidir. Tebligatın usulüne uygun yapılması adil yargılanma hakkı ve hak kayıplarının önlenmesi açısından çok önemlidir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, herkesin, kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde makul süre içinde, aleni ve hakkaniyete uygun olarak yargılanma hakkını ifade etmektedir. Anayasa’nın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesine göre de “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan hakkaniyete uygun olarak yargılanma, bir yargılamada veya hükmün icrası aşamasında hukuki dinlenilme hakkının taraflara eşit olarak sağlanmasını da içermektedir. Bu bakımdan, adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da içine alan bir haktır. Hukuki dinlenilme hakkı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme hakkı, açıklama ve ispat hakkı ve mahkeme tarafından dikkate alınma hakkı olarak üç unsurdan oluşmaktadır. Bir hak sahibinin açıklama hakkını ve hükme veya sürece etki ederek dikkate alınma hakkını kullanabilmesi için öncelikle kendisini ilgilendiren bir yargılama veya icra işleminden bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Bir kişinin kendisini ilgilendiren bir konuyla ilgili olarak açıklama ve savunma hakkını kullanabilmesi için o konuyla ilgili bilgilendirilmesi gerekliliği ne kadar önemliyse, bu bilgilendirmenin kanuna ve usulüne uygun olarak yapılması da o kadar önemlidir. Tebliğe bağlı hukuki sonuçlar, tebliğ olarak nitelendirilebilecek bir işlem ve bu işlemin kanuna uygun surette yapılması ile ortaya çıkacaktır. Bu bakımdan, yargılama ile ilgili bilgilendirmenin usulüne uygun bir tebligat yoluyla yapılması, anayasal bir hak ve yargılama ilkesi olan adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkının gerçekleşmesine hizmet etmektedir.
Görüldüğü üzere, kanuna uygun bir tebligat yapmanın tarafların hukuki dinlenilme hakkı bakımından önemi büyüktür. Usulsüz tebligat, tarafların bilgilenme hakkının ve buna bağlı olarak hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelecektir.
Adres Sisteminde Adresi Bulunmayan Kimselere Nasıl Tebligat Yapılır?
Uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlardan biri, adres kayıt sisteminde adresi bulunmayan kimselere tebligatın nasıl yapılacağı sorunudur. Muhatabın MERNİS adresi bulunmuyor ise muhataba tebligat, Tebligat Kanunu‘nun 35/2 ‘ye göre yapılır. İlgili madde ‘’Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Ancak burada aranan asıl şart daha önce bu adrese usulüne uygun tebligat yapılmış olmasıdır. Mesela borçluya gönderilen ödeme emrinin MERNİS adresine usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini varsayalım, devamında yapılan hacze ilişkin olarak borçluya 103 davetiyesi (103 davetiyesi, alacaklının borçlu tarafından ödenmeyen alacağını hatırlatma ve borçluyu ödeme yapmaya çağırma amacı taşır.) gönderilmesi talep edildiğinde borçlunun artık adres kayıt sisteminde adresi bulunmuyor ise Tebligat Kanunu 35/2. madde uyarınca yapılabilir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 25.09.2019 Tarihli , 2016/18440 Esas Numaralı , 2019/8793 sayılı kararında ‘’Söz konusu adrese tebligat yapılabilmesi için , muhatabın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresin bulunmaması şartına bağlanmıştır. Adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin tespit edilmesi halinde 6099 sayılı Kanun ile değişik Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince yapılacaktır. Tebligat Kanunu’nda 6099 sayılı yasa ile yapılan değişiklik sonrası, gerçek kişiler yönünden 35. Maddeye göre tebligat yapılabilmesi için, borçlunun adres kayıt sisteminde adresinin bulunmaması ve ayrıca daha önce kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olması zorunludur.’’
Gerçek Kişilere Tebligat Nasıl Yapılır?
Gerçek kişi davanın muhatabı, davadan etkilenen veya davanın tarafı olan insanlardır. Peki tebligat kime yapılır? Tebligat Kanunu‘na göre tebligat muhataba yapılır. Yani muhatap usul hukukunda davalı veya davacı olabilir, icra hukukunda alacaklı veya borçlu olabilir, bunlara genel olarak muhatap denir. Kural olarak tebligat muhataba yapılsa da bazı durumlarda muhatap adına tebligatı başka kişiler teslim alabilir. Tebligat Kanunu’nun 16.maddesine göre ’’Kendisine tebliğ yapılacak şahıs adresinde bulunmazsa tebliğ kendisi ile aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.’’ Örneğin tebligat, muhatapla aynı evde sürekli olarak yaşayan eşine, çocuklarına yapılabilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus aynı konutta sürekli olarak yaşamalarıdır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Esas No: 2021/5658 Karar No: 2021/6800 sayılı kararında aynı konutta yaşayıp yaşamadığı belirlenemeyen eşe yapılan tebligatın usulsüz olduğu kararını vermiştir. Başka bir yargıtay kararında, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 14.10.2014 T., 2014/19749 E., 2014/23677 K. sayılı kararında; muhatabın adreste bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin eşine yapılan tebliği usulsüz tebliğ olarak kabul etmiştir
Yüksek Mahkeme, bir kararında 13 yaşında olup 18 yaşında gösteren bir çocuğa tebligat yapılmasını usulüne uygun tebligat olarak değerlendirmiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 30.06.2020 T., 2019/3083 E., 2020/3000 K. sayılı kararında “tebligatı alanın tebligat evrakında görünüş itibariyle on sekiz yaşından aşağı olmadığı kaydının yazılmadığı yine muhatap ile aynı çatı altında birlikte oturduklarına dair delil ve kaydın bulunmadığı anlaşıldığından” yapılan tebligat geçersiz sayılmıştır.
Asker kimselere yapılacak tebligatta, Tebligat Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca, “Astsubaylar hariç olmak üzere erata yapılacak tebliğler, kıta kumandanı ve müessese amiri gibi en yakın üste yapılır. Yukarıdaki fıkrada yazılı olanların haricindeki askeri şahıslara birlik veya müessesede tebligat yapılması icabeden ahvalde, tebliğin yapılmasını nöbetçi amiri veya subayı temin eder.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 12.09.2013 T., 2013/10152 E., 2013/12327 K. sayılı kararında da “dava dilekçesinin davalıya ‘muhatap askerde olduğundan sürekli birlikte oturan annesi … imzasına tebliğ edildi’ şerhi ile tebliğ edildiği, yine hükmün de aynı şerh ile davalıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarihte davalının asker olduğu anlaşılmaktadır. Asker kişilere tebligatın ne şekilde yapılacağı Tebligat Kanunu 14. maddesi ve Tüzüğün 19. maddesinde gösterilmiştir. Dava dilekçesi ve duruşma günü davalının annesine tebliğ edilmiştir. Yapılan tebligat bu haliyle geçersizdir. Bu nedenle dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligatın adı geçen davalının askeri birliğine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmesinden sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, savunma hakkı kısıtlanarak yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.” denilmektedir.
Muhatabın evine geçici süre misafir olarak gelen kişilere tebligat yapılamayacaktır. Kapıcıya, yöneticiye, komşuya yapılan tebligat usulsüz olarak kabul edilmektedir. Tebligat yapılan kişinin ilgili adreste devamlı oturması gerekmektedir, kişinin yılın sadece bir döneminde gittiği konuta yapılan tebligat usulsüz tebliğ edilmiş olacaktır.
Tutuklu ve hükümlülere tebligat, Tebligat Kanunu’nun 19. maddesi ve yönetmeliğin 28. maddesi uyarınca, tutuklu ve hükümlülere ait cezaevi adresine çıkarılan tebligatın bizzat kendilerine yapılması gerekmekte olup bu tebligatın yapılmasını cezaevi veya müessese müdürünün, bunlar yoksa idare eden memurun temin etmesi gerekir. Ancak bir yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı ceza ile mahkum olanlara tebligat yönetmeliğin 19. maddesi uyarınca hükümlünün yasal temsilcisine (vasisine) yapılması gerekmektedir. Bu sebeple hükümlünün vesayet altına alınıp alınmadığı araştırılarak vesayet altına alınmış ise tebligatın vasisine yapılması, vesayet altına alınmamış ise vesayet altına alınması yönündeki hukuki sürecin tamamlanmasından sonra usulüne uygun olarak vasiye tebliğ yapılması gerekmektedir. Bu süreçler tamamlanmadan örneğin tutuklunun Mernis adresine yapılan tebligat usulsüzdür.
Belli bir yerde veya evde meslek ve sanat icrası, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 17. maddesine göre, ‘’belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenlere yapılacak tebliğlerde önce muhatabın aranılması, onun bulunamaması halinde aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birisine tebligat yapılması gereklidir.’’ Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2019 T., 2018/11061 E., 2019/18709 K. sayılı kararına göre ‘’Somut olayda, muhatap tevziat saatinde iş takibinde olduğundan, aynı adreste yetkili ….. imzasına tebligat yapılmış ise de, baro tarafından düzenlenen belgeden tebliğ alan stajyer avukatın tebliğ tarihinde işbu dosyada vekil olmayan başka bir avukat gözetiminde staj yaptığı anlaşılmıştır. Tebligat yapılan kişi daimi çalışan olmadığı gibi tebligat mazbatasına dair daimi çalışan ibaresinin yazılmadığı anlaşıldığından tebligat usulsüzdür.”
Vekile tebligat, vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın usulüne uygun olması için vekile yapılması gerekmektedir. “7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11., Avukatlık Kanunu’nun 41. ve HUMK 62., 68.maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Satış ilanının vekil yerine asile tebliği usulsüz olup, bu husus başlı başına ihalenin feshi sebebidir.” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 10.07.2012 T., 2012/8760 E., 2012/24211 K. sayılı kararı)
Tebligat yapılacak şahsın hasım olması, tebligat Kanununun 39. maddesi uyarınca, kendisine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak ilgileri bulunması halinde muhatap namına kendilerine tebligat yapılamayacaktır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15.04.2019 T., 2019/5077 E., 2019/6288 K. sayılı kararı da bu yönde olup “somut olayda, kıymet takdir raporu ve satış ilanı şirket yetkilisine tebliğ edilmiş olup, borçlu şirket adına tebligatı alan şirket yetkilisinin aynı icra takibinde borçlu olması nedeniyle kendisine yapılan tebligat, hasma tebliğ yasağına ilişkin Tebligat Kanunu’nun 39. maddesi hükmüne aykırı olduğundan usulsüzdür.” denilmektedir.
Tebliğ İmkansızlığı Ve Tebellüğden İmtina
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine göre ‘’Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.’’ Bu adres MERNİS sisteminde kayıtlı olan adrestir. Hak kaybına uğramamak için MERNİS adresinin güncel tutulmasında fayda vardır.
Tebligat Kanunu’nun 21. Maddesindeki düzenlemeye göre, muhatap ilgili adreste bulunamaması veya tebligatın alınmasından kaçınılması durumunda görevli memur tebligat zarfını ilgili muhtarlığa teslim eder ve tebligatı ilgili muhtarlığa bıraktığına dair söz konusu adresin kapısına bir yazı yapıştırır. Tebligatın muhtarlığa yapıldığına dair ilgili adrese yazıyı yapıştırdıktan sonra tebligat yapılmış sayılır ve ilgili süreler işlemeye başlar.
Tebligat Kanunu Madde 21’e göre ; ‘’ Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
‘’(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Muhatap adreste bulunmazsa, adreste bulunmama nedenin sorulması ve beyanda bulunan kişinin adı, soyadı ve sıfatı mutlaka tebligat ihbarnamesine mutlaka yazılması gerekir. Çünkü yönetmeliğin 30. maddesi ile tebliğ memuruna, ilgilinin neden adreste bulunmadığını tespit etme görevi verilmiştir. Aksi halde yapılan tebligat usulsüz olacaktır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2018 T., 2018/742 E., 2018/1844 K. sayılı kararında ödeme emrinin, tebliğ memuru tarafından muhatabın adreste bulunmama sebebinin, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığının, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğinin, dönecekse ne zaman döneceğinin tevsik edilmeden ve bilgisine başvurulan kişinin anılan durumdan net olarak bilgisinin olup olmadığını sorgulamadan, yapılan açıklama ile yetinilerek muhtara tebliğ edilmesini usulsüz tebliğ olarak kabul etmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2020 T., 2020/825 E., 2020/1370 K. sayılı kararında ise “muhatabın o anda adres dışında olduğu bilgisini veren ve haber verilen komşunun adı ve soyadının tebliğ mazbatasında mevcut olmamasını” Tebligat Kanunu 21/1. madde gereğince usulsüz tebliğ olarak kabul etmiştir.
Muhatap Adına Tebligatı Kabule Yetkili Kişinin Muhatabın Adresten Geçici Olarak Ayrıldığını Bildirmesi Durumu
Tebligat Kanunu’nun 20. Maddesine göre ‘’…kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. …’’
Gösterilen Adresin Muhataba Ait Olmaması veya Bu Adresten Taşınmış Olması ya da Bu Adreste Hiç Yaşamamış Olması Durumu
Muhatabın gösterdiği adres kişinin MERNİS sistemindeki adresi olmasına rağmen ilgili yerde hiç bulunmamış veya o yerden taşınmış olması durumunda tebliğ yapacak memur ilgili evrakı o yerleşim yerindeki muhtarlığa teslim eder. Tebligatın muhtara yapıldığına dair bilgi içeren ihtarnameyi binanın kapısına yapıştırır. İhtarnamenin kapıya yapıştırılmasından itibaren tebliğ yapılmış sayılır ve süreler işlemeye başlar.
Tüzel Kişilere Tebligat Nasıl Yapılır?
Tebligat Kanunu’nun 12. maddesine göre, tüzel kişilere yapılması gereken tebligatlar, yetkili temsilciler tarafından kabul edilir. Yetkili temsilciler birden fazla ise, yalnız birine tebligat yapılır. Yetkili temsilcilerin bulunmaması halinde, orada bulunan memurlara veya çalışanlara tebligat yapılması mümkündür. Tebligat Kanunu‘nun 13. Maddesine göre, tüzel kişiliğin yetkili temsilcisinin bulunmaması halinde yetkili memur veya çalışanlara yapılan tebliğ tarihi, bunlara verildiği tarihtir. Yetkili temsilcilerinin bulunmadığı tebliğ mazbatasında yazmalıdır. Tüzel kişiliğe sahip ticari şirketlerin ve derneklere yapılacak tebliğler de temsilcilere yapılır. Tebliğ yapılacak yetkili temsilcilerin o an iş yerlerinde bulunmaması durumunda tebligat orada hazır bulunan memur veya görevlilerden birine yapılır. Bu tebligat yetkili temsilcilere yapılmış sayılır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 03.06.2013 T., 2013/14002 E., 2013/20506 K. sayılı kararında da “… borçlu şirkete satış ilanı tebligatı şirket bekçisi M.Ç. imzasına tebliğ edilmiş ise de, yönetmeliğin 21. Maddesinde belirtildiği şekilde, evrakı almaya yetkili bir kişinin olup olmadığı araştırılmaksızın ve yetkili kişi yok ise bu husus tebliğ evrakına şerh edilmeksizin tebliğ işlemi gerçekleştiğinden yapılan tebligat usulsüzdür.” denilmektedir.
Zorunlu E-tebligat Uygulaması
01.01.2019 tarihinde yürürlülüğe giren uygulamaya göre;
a) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar,
b) 5018 sayılı Kanunda tanımlanan mahallî idareler,
c) Özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları,
ç) Kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların bağlı ortaklıkları, müessese ve işletmeleri,
d) Sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıklar,
e) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları,
f) Kanunla kurulanlar da dâhil olmak üzere tüm özel hukuk tüzel kişileri,
g) Noterler,
ğ) Baro levhasına yazılı avukatlar,
h) Sicile kayıtlı arabulucular ve bilirkişiler,
ı) İdareleri, kamu iktisadi teşebbüslerini veya sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait diğer ortaklıkları; adli ve idari yargı mercileri, icra müdürlükleri veya hakemler nezdinde vekil sıfatıyla temsile yetkili olan kişilerin bağlı bulunduğu birimler elektronik tebligat adresi almak zorundadırlar. Bu zorunluluk özel hukuk tüzel kişileri olan anonim şirketler, limited şirketler, dernek ve vakıflar, kooperatifler, kollektif şirketler ve komandit şirketler içinde geçerlidir. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılmaktadır. Buna ilişkin yasa 7101 sayılı Kanunu’nun 48. maddesi ‘’Elektronik tebligat’’ başlıklı 7/a maddesinde belirtilmiştir. Yukarıda sayılı olanlar dışında kalan gerçek ve tüzel kişilere, talepleri hâlinde elektronik tebligat adresi verilir. Bu durumda bu kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.
Tebligat çıkarmaya yetkili makam ve merci, elektronik tebligat mesajını hazırlayarak, UETS’ye teslim eder. UETS, elektronik tebligat mesajını zaman damgasıyla ilişkilendirerek muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştırır. Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik tebligat adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 03.06.2013 T., 2013/14002 E., 2013/20506 K. sayılı kararında da “… borçlu şirkete satış ilanı tebligatı şirket bekçisi M.Ç. imzasına tebliğ edilmiş ise de, yönetmeliğin 21. Maddesinde belirtildiği şekilde, evrakı almaya yetkili bir kişinin olup olmadığı araştırılmaksızın ve yetkili kişi yok ise bu husus tebliğ evrakına şerh edilmeksizin tebliğ işlemi gerçekleştiğinden yapılan tebligat usulsüzdür.” denilmektedir.
Usulsüz Tebligat Nedir?
Öncelikle, tebligat yokluğu ve usulüne uygun olmayan tebligat kavramlarının ayırt edilmesinde fayda vardır. Zira, ikisinin hukuki sonuçları birbirinden farklı olacaktır. Belirtmek gerekir ki, tebligatın iki kurucu unsuru olan yazılı bilgilendirme ve belgelendirme unsurları veya sadece biri yoksa ortada bir tebligat işleminden söz edilemez. Örneğin, dava dilekçesinin davalıya iadeli taahhütlü mektupla gönderilmesi veya hiçbir şekilde tebligat yapılmamış olması ya da muhataba yapılması gereken tebligatın muhatap adına çıkarılmaması halinde tebligat yokluğu gündeme gelecektir. Bu iki unsur mevcut olmakla birlikte yapılan tebligat kanuna uygun değilse usulsüz tebligat söz konusu olacaktır. Usulsüz tebligatta muhatap adına çıkarılmış ve muhataba gönderilmiş ancak kanuna uygun surette yapılmamış tebligat söz konusudur. Tebligat yokluğu halinde tebligat tamamen geçersizdir, oysa usulsüz tebligat mutlak geçersiz tebligat demek değildir.
Tebligatın kime, hangi koşullar altında ve nasıl yapılacağı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’te belirlenmiştir. Tebligatın Kanun’da ve Yönetmelik ile belirlenen esaslara göre yapılması ve bu usule göre yapıldığının belgelendirilmesi halinde usulüne uygun yapılan bir tebligat söz konusu olacaktır. Örneğin, Tebligat Kanunu’na göre muhatap veya muhatap adına tebligatı kabule yetkili kimseler dışında başka birine yapılmış tebligat, usulsüz olacaktır.
Usulsüz tebligat, mutlak olarak geçersiz bir tebligat değildir. Muhatap, usulsüz yapılmış olsa da tebligatı bir şekilde öğrendiyse tebligat geçerli olacaktır. Tebligat Kanunu 32/2’ye göre muhatabın usulsüz tebligatın içeriğini öğrendiğini beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olacaktır. Muhatap, tebliği hangi tarihte öğrendiğini beyan ettiyse usulsüz tebligat o tarih itibariyle geçerli hale gelecek ve hukuki sonuçlarını doğurmaya başlayacaktır. Dolayısıyla, usulsüz tebliğ öğrenilmedikçe tebliğe bağlı hukuki sonuçlar doğmayacak ve tebliğe bağlı süreler de işlemeye başlamayacaktır.
Usulsüz tebligat, Tebligat Kanuna uygun olarak yapılmayan tebliğlere denir. Ancak usulsüz tebligat geçersiz bir tebligat değildir. Muhatap, usulsüz yapılmış olsa da tebligatı bir şekilde öğrendiyse tebligat geçerli olacaktır. Tebligat Kanunu 32/b’ye göre, muhatabın usulsüz tebligatın içeriğini öğrendiği beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olacaktır ve hukuki sonuçlarını doğurmaya başlayacaktır.
İcra Takiplerinde Usulsüz Tebligat
İcra işlemlerinde tebligatın önemi yadsınamaz bir gerçektir. Yapılan takip işlemlerinin alacaklıya ve borçluya tebliğ edilmesi gerekmektedir. İcra işlemlerinin hukuka uygun olarak tamamlanarak sonuç doğurabilmesi için muhataba tebliğ edilmesi gerekmektedir. Örneğin ödeme emri ve itiraz sürelerinin başlaması için ilgili konudaki tebliğlerinin yapılması gerekmektedir.
İcra takip işlemlerine ait tebligatlar çeşitli yollar ile muhataba gönderilebilir. Tebligat, PTT eliyle yapılabileceği gibi, yetkili memur eliyle veya UETS üzerinden yapılabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde icra takip işlemlerine ilişkin tebligatlar bizzat icra dairelerinin kendi memurları aracılığı ile yapılması mümkündür.
Tebligat Kanunu’nun 33. maddesine göre resmi ve adli tatil günlerinde tebligat yapılabilir. İcra İflas Kanunu‘nun 51. Maddesine göre ‘’ Tatil günlerinde haciz ve tebligat yapılabileceği gibi muhafaza tedbirleri de alınabilir.’’ hükmü yer almaktadır. Yani gece saatlerinde ve tatil günlerinde de bazı durumlarda tebligat yapılabilir.
Usulsüz Tebligatta Muhatabın İtirazı ve Şikâyet Hakkı
Tebligat usulsüz yapılırsa muhatabın hak kayıpları olabilir. Hak kaybına uğramamak için tebligatı gönderen ilgili yere tebligatın usulsüz olduğu haber verilmelidir. Muhatap bu usulsüzlüğü her türlü delille ispat edebilir. Usulsüz tebligat mahkeme tarafından resen incelenmez, taraflar usulsüzlüğün olduğunu ileri sürmelidir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/11746 Karar No: 2019/14741 sayılı kararında tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin resen bir incelemenin yapılamayacağına karar vermiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 16/1 maddesine göre yapılan işlem 7 gün içerisinde İcra Mahkemesine şikâyet edilmelidir. Yargıtay 12.Hukuk Dairesi Esas No:2014/30286 Karar No:2015/4328 sayılı kararında, icra memuru tarafından değerlendirebilecek bir husus olmayıp şikâyet yoluyla icra mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ve bu sebeple icra memurunun ödeme emri tebliğ usulsüzlüğünü dikkate alarak alacaklının haciz talebini reddedemeyeceğini belirtmiştir.
Ceza Yargılamasında Usulsüz Tebligat
Kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşen kararlara karşı kararın kesinleşmiş olduğundan bahisle infazın durdurulması, yeniden yargılama veya kanun yararına bozma talepli olarak verilecek dilekçelerde dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri de bu dilekçelerin mahkûmiyet hükmünü içerir gerekçeli karar usulüne uygun tebliğ edilmediyse dahi Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Usulüne Aykırı Tebliğin Hükmü” başlıklı 53. maddesi uyarınca verildikleri tarih itibariyle öğrenme üzerine gerekçeli kararın sanığa tebliğ edilmesine ilişkin bütün sonuçlarını doğuracağıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.10.2019 tarihli ve 2016/1141 E. , 2019/614 K. sayılı kararı uyarınca mahkûmiyet hükmünün usulüne uygun tebliğ edilmediğinden bahisle gerçekleştirilen başvurularda, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in “Usulüne aykırı Tebliğin Hükmü” başlıklı 53. maddesi uyarınca muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilecektir. Dolayısıyla ilgisi tarafından usulsüz tebligat gerçekleştirildiğinden bahisle dilekçenin verildiği tarihte gerekçeli kararın tebliğinin tüm sonuçlarını doğuracağı, bu tarihten itibaren yasal süresi içerisinde “istinaf istemi” ile “temyiz gerekçelerinin” sunulmasının gerekeceği ortadadır. Dilekçede usulsüz tebligat iddiasında bulunulmasa dahi sanık tarafından kararın kesinleşmiş olduğundan bahisle verilecek herhangi bir dilekçe, sanığın dilekçeyi verdiği tarihte kararı öğrenme üzerine tebliğ aldığı hukuki kabulüne sebebiyet verebilir. Bu şekilde bir kabul halinde; gerekçeli kararın usulsüz tebliğ edildiği bir dosyada bu durumu bilmeksizin “yeniden yargılama” veya “kanun yararına bozma” dilekçesi sunan hükümlü sanığın kararı öğrendiğinden bahisle kararı tebliğ almış gibi yasal süreler işlemeye başlayacak, sanık yasal süreler geçtikten sonra usulsüz tebligat olduğundan bahisle kanun yolu başvurusunda bulunsa dahi süreler geçtiğinden ötürü bu hakkını kullanamayacaktır. Bu sebeple kesinleşmiş bir ceza dosyasında, hangi başvurunun gerçekleştirileceğine karar verilmesi dahi oldukça hayati öneme sahiptir. Bu sebeple, İlk Derece Mahkemesi veya BAM Ceza Dairesinde kanun yolu açık olduğu hâlde usulsüz tebligat ile kesinleştirilen ve infaza verilen kararlara karşı infazın durdurulması talebi ile gerçekleştirilecek başvurularda, başvuru ile birlikte öğrenme üzerine gerekçeli kararın tebliğinin bütün sonuçlarını doğuracağı kabul edilebileceğinden istinaf yolunun açık olduğu kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün bulunduğu dosyalarda; “istinaf isteminin” açık olarak yazılması, temyiz yasa yolu açık olan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün bulunduğu dosyalarda ise temyiz istemiyle birlikte temyiz gerekçelerinin de ifade edilmesi önem arz eder. Yine usulsüz tebliğ ile kesinleşen mahkûmiyet hükmüne karşı ilk olarak bu gerekçe ile olağan kanun yolu başvurusu yapılması, daha sonra kararın kesinleştiği kabulü ile olağanüstü kanun yolu başvurularının denenmesi hak kayıplarının önüne geçilebilmesi açısından önemlidir.
Adli İşlemlerde Tebligat
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 37. maddesinde ‘’Tebligat, bu Kanunda belirtilen özel hükümler saklı kalmak koşuluyla, ilgili kanunda belirtilen hükümlere göre yapılır. Uluslararası antlaşmalar, yazılı belgelerin doğrudan doğruya postayla veya diğer iletişim araçlarıyla gönderilmesini kabul ettiğinde; yurt dışına yapılan tebligat, iadeli taahhütlü posta veya diğer iletişim araçları ile gerçekleştirilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Ceza yargılaması işlemlerinin tebliğinin aynı kanun hükümleri uyarınca yapılması kabul edilmiştir. Ancak yargılama işlemlerinin ilgililere bildirimi konusunda genel kurallar, Tebligat Kanunu’nda yer almakla birlikte, mevzuatımızda gerek 1412 sayılı Kanun’da gerek başka Özel Ceza Kanunlarında tebligata ilişkin hükümlerin yer aldığı göz önüne alınarak, Tasarının bu maddesinin birinci fıkrasında, tebligatın kanunlarda ayrı hüküm bulunması hâlinde bunlara göre yapılacağı kabul edilmiştir.
Sonuç
Bir icra takibinde veya yargılamada muhataplara yapılan tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, icra takibinin veya yargılamanın adil, hak kaybı olmadan, sağlıklı bir şekilde yürütülmesine hizmet etmektedir. Tebligat, bilgilenme hakkı bakımından önemlidir. Adil bir yargılama veya icra takibinde kendilerini ilgilendiren konularda tarafların kendilerini açıklama ve itiraz haklarını kullanabilmeleri ancak usulüne uygun olarak yapılmış tebligat sayesinde mümkündür. Usulüne uygun olmayan tebligat, hukuki dinlenilme haklarının ihlali sayılır.
Stj. Av. Emre ÇALIŞKAN
Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ
Kaynakça:
7201 sayılı Tebligat Kanunu
2004 sayılı İcra İflas Kanunu
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
Aktepe Artık Sezin, Medeni Usul Hukukunda Adil Yargılanma Hakkı, Ankara 2014.
Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder/Taşpınar Ayvaz Sema/Hanağası Emel, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2021
Budak Cem/Karaaslan Varol, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2017.
Deliduman Seyithan, Tebligat Hukuku Bilgisi, 6. baskı, Ankara 2019.
Erdönmez Güray, Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, 15. bası, İstanbul 2017.
Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2. baskı, Ankara 2013.
Kuru Baki, Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Cilt 1, A