ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLARIN İPTALİ DAVASI
Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ
Ölüme bağlı tasarruflar, hukuki sonuçlarını ölümden sonra meydana getirmesi üzerine yapılan hukuki işlemlerdir. Bu işlemler çeşitli nedenlerle hukuka aykırı olabilmektedir. Bu hallerde hukuka aykırı ölüme bağlı tasarruf neticesinde hak kaybına uğrayanlar bahse konu ölüme bağlı tasarrufun iptalini isteyebilmektedir. Uygulamaya bakıldığında ölüme bağlı tasarrufların iptali talebi ile sıkça karşılaşılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu 505.maddesi uyarınca miras bırakanın sağlığında malları üzerinde saklı payları zedelememek koşuluyla tasarruf özgürlüğü bulunmaktadır. Miras bırakan, bu tasarruf özgürlüğünün sınırları içerisinde malvarlığının tamamında veya bir kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir.
Mirasbırakan tarafından yapılan tasarruflardan olumsuz etkilenen mirasçıların çeşitli sebeplerle iptali konusunda dava açmalarında hukuki yarar vardır. Dava açabilen mirasçının saklı pay sahibi mirasçı olması veya olmaması önemli değildir. Ölüme bağlı tasarruf, iradeyi fesada uğratan nedenin kanıtlanması halinde iptal olunur.
Türk Medeni Kanunu’nun 557.maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “Aşağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir. Tasarruf miras bırakanın tasarruf ehliyetinde bulunmadığı bir sırada yapılmışsa, Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmışsa, Tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemeler hukuka veya ahlaka aykırı ise, Tasarruf kanunda öngörülen şekillere uyulmadan yapılmışsa.”
İptal sebeplerinden birinin veya birkaçının dayanak olarak iddiaya konu edilmesi mümkündür. Ancak dava dilekçesinde birden fazla sebebe dayanıldığı ileri sürülmüşse mahkemenin bütün sebepleri araştırması gerekir.
Anılan hükümde ölüme bağlı tasarrufun sebepleri sınırlı olarak sıralanmıştır. Bu yazılı sebepler dışında kalan bir nedenle ölüme bağlı tasarruf işlemi iptal edilemez. Örneğin vasiyetnamenin muvazaalı olduğundan söz ederek iptali istenemez. Çünkü kural olarak muvazaa, iki taraflı tasarruflarda söz konusu olup tek taraflı irade beyanı niteliğinde olan ölüme bağlı tasarruflarda (vasiyetnamelerde) söz edilemez. Bu nedenle muvazaa ileri sürülerek bir vasiyetnamenin iptali isteminin reddi gerekir.
İptal kararı ölüme bağlı tasarrufun tamamını ya da bir bölümünü ortadan kaldırmış olabilir. Örneğin; davacı vasiyetnamenin tamamının iptalini isteyebileceği gibi bir bölümünün de iptalini istemiş olabilir. Davacının tümü yerine sadece bir bölümüne yönelik iptal istemine yasal olarak bir engel yoktur.
İlgili Yargıtay Kararları
Tapu İptal ve Tescil Davası
Yargıtay 1. Hukuk Dairesine göre, “Tenkis ( indirim ) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların ( bağış ) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu ( inşai ) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma ( temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 Sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 Sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. ( TMK m.565 ) Miras bırakanın TMK'nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif ( nesnel ) ve sübjektif ( öznel ) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedelenen kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler ) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( Sabit Tenkis Oranı ) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı ( TMK m.564 ) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Hal böyle olunca, tapusuz taşınmaz hakkında terditli tenkis isteği yönünden yukarıda değinilen ilkeler uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile derdestlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.” denilmektedir. (Y. 1.HD. Esas no: 2020/788, Karar No: 2021/4800, Karar Tarihi: 28.09.2021).
Tasarrufa Konu Malın Sabit Tenkis Oranında Bölünmezliği
Yargıtay 7. Hukuk Dairesine göre, “Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda ( ölüme bağlı tasarruflar veya 743 Sayılı Medeni Kanunun 507. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler ) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken 743 Sayılı Medeni Kanunun 512. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 503. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 743 Sayılı Medeni Kanunun 505. maddesinde yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda ( Sabit Tenkis Oranı ) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı ( 743 s. MK m. 506 ) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 743 Sayılı Medeni Kanunun 506. maddesindeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.” denilmektedir. (Y. 7.HD. Esas no: 2021/3319, Karar No: 2021/2431, Karar Tarihi: 28.10.2021).
Kaynakça:
Aydemir E./Memiş Y./Ruhi, A./Uçakhan, S./Bahadır, Ç.: Hukuk Davaları, Ankara, 2016
Günay, E.: Sulh Hukuk Mahkemesi Davaları, Soru ve Cevaplarla Miras El Kitabı, Ankara, 2019.
İmre, Z./Erman, H.: Miras Hukuku, Ankara 2022.
Hatemi, H.: Miras Hukuku, İstanbul, 2022.
Yargıtay Kararları.