MALIN BORÇLUNUN ELİNDE BULUNMASI HALİNDE İSTİHKAK DAVASI

MALIN BORÇLUNUN ELİNDE BULUNMASI HALİNDE İSTİHKAK DAVASI

Mevzuatımızda tanımına yer verilmemişse de özellikle İcra İflas Kanunu hükümlerinde bulduğu yer itibariyle, bir mal üzerinde üçüncü kişinin mülkiyeti veya ayni hakka sahip olduğunu ileri sürmesi olarak tanımlanabilecek olan istihkak kavramı, alacağına kavuşmak maksadıyla yasal haklarını kullanarak icra takip işlemlerini gerçekleştiren alacaklının, bu bağlamda borçlunun malvarlığı üzerine uyguladığı haciz işlemlerinde, malın kimse, bir başka deyişle, borçluya mı üçüncü kişiye mi ait olduğu tartışmasında önem arz etmektedir.

Haczi kabil mallara ilişkin istihkak iddiasında bulunulması halinde borçlunun elinde veya üçüncü kişinin elinde olması durumu, kanun hükümlerinin uygulanışı bakımından farklılık arz etmektedir. Kanun koyucu, malların kimin elinde bulunduğuna yönelik farklı ayrıma gitmiştir. İlk durum, çekişmeli olarak haczedilen malın borçlunun elinde olması, ikinci durum da bu malı borçlu ile üçüncü kişinin birlikte elinde bulundurması ve son durum ise malın üçüncü kişi yedinde yer almasıdır. 

İstihkak yalnızca mülkiyet hakkına değil aynı zamanda sınırlı ayni haklara, bazı şahsi haklara ve alacak taleplerine karşı da iddia edilebilmektedir. Bunlara örnek olarak; rehin hakkı, irtifak hakkı, intifa hakkı, maliki olunmaksızın kiralanan malı kiracıdan geri isteme ve benzeri haklar sayılabilmektedir.

Yukarıda açıklandığı gibi kanun, borçlu yahut üçüncü kişi tarafından yapılan istihkak iddialarının muhafaza işlemi noktasında farklılıklar doğurduğunu ve birbirlerinden ayrı prosedürlerin işletildiğini açıkça izah etmektedir.

Haczedilen Malın Borçlunun elinde bulunması durumu İcra İflas Kanunu’nun 96. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre istihkak davasındaki zilyetlik kavramı ‘’malı elinde bulundurma’’ olarak tanımlanmıştır. Mal üzerinde iradi veya hukuki bir anlaşma olup olmadığına bakılmaksızın bu malın üzerinde hakimiyet kuran kişi, İcra İflas Kanunu uyarınca ‘’malı elinde bulunduran kişi’’ sayılır.

Haciz sırasında borçlunun elinde olan bir mal, borçlu tarafından veya üçüncü kişi tarafından o üçüncü kişiye ait olduğu iddia edilirse bu durum tutanağa kaydedilir ve mala haciz konmuş olur. Bu iddianın haciz sırasında yapılması şart değildir, haczin öğrenilmesinden itibaren 7 gün içerisinde istihkak iddiasını ileri sürebilir.

İstihkak iddiası taraflara bildirilir. Taraflar bu iddiaya 3 gün içinde itiraz edebilir. Alacaklı veya borçlular bu İstihkak İddiasına 3 gün içinde itiraz etmezse istihkak iddiası kabul ediliş sayılır. Eğer alacaklı veya borçlular istihkak iddiasına 3 gün içinde itiraz ederse icra müdürü dosyayı icra mahkemesine gönderir. İcra mahkemesi takibi erteler ve istihkak iddiasında bulunan kişiden teminat göstermesini ister. İstenen teminat, istihkak iddiasında bulunan kişinin haksız çıkması durumunda alacaklının zararlarını karşılamakta kullanılır. Eğer teminat gösterilmezse takip devam eder.

İstihkak iddiasında bulunan üçüncü kişi takibin durdurulması kararının kendisine tebliğ veya tefhiminden itibaren 7 gün içinde İcra Mahkemesinde İstihkak Davası açmak zorundadır. Üçüncü kişi dava açmaz ise istihkak iddiası ortadan kalkar.

Üçüncü kişiye istihkak iddiasında çeşitli sebeplerden ötürü bulunmamışsa üçüncü kişi bu sebeplerin ortadan kalmasından itibaren 7 gün içinde en geç satış gerçekleşene kadar İstihkak Davası açmalıdır. Satış gerçekleştikten sonra açılacak İstihkak Davası satış bedeli üzerinden ilerler.

Mal borçlunun elindeyse, İstihkak Davasını üçüncü kişi açar, ispat yükü borçlunun üzerindendir ve takibin durmasına mahkeme karar verir. Üçüncü kişinin çekişmeli malın kendisine ait olduğuna yönelik iddiaları ispatlanırken ilk olarak bu malın ne şekilde iktisap edildiğini (satış, bağış) dilekçesinde belirtmesi gerekir. Yargıtay’ın da yerleşik içtihatlarında benimsediği husus, hacizli malı satın alma yoluyla iktisap ettiyse satın alma gücünün var olup olmadığına bakılması örnek olarak gösterilebilir. Yargıtay, kararını ‘’’...Tarafsız davacı tanıklarının birbirini doğrulayan ve tamamlayan anlatımlarına göre bu malları satın alabilecek, ekonomik bir güce sahip olmayan 3. şahıs, işyeri devrinden önce borçlunun işçisi olup borçlu ile birlikte yaşamaktadır. Bu durumda hacizden kısa bir süre önce yapılan işyeri devrinin muvazaalı olduğunun kabulü gerekir.’’ şeklinde kurmuştur.

İkinci olarak bu neden iktisap edildiğini ispatlamak zorundadır. Hayatın olağan akışına ters iddialarda bulunması halinde icra mahkemesi, üçüncü kişinin malların satışını geriye bırakmak istemesine kanaat getirecek davanın reddi yönünde hüküm kuracaktır. Burada hâkim bu iki olgunun yanında muvazaalı yani hileli bir işlemin olup olmadığına bakacaktır.

Bunların yanı sıra bir de davanın konusuz kalması söz konusudur. İstihkak davası devam ettiği sırada o malın üzerindeki haczin kalkması davanın konusuz kalması sonucunu doğurur. Bu durumda mahkeme, karar verilmesine yer olmadığı kararı verir.

 

Stj. Av. Emre ÇALIŞKAN

Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ

 

+905356309610