MAAŞ veya ÜCRET HACZİ
Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ
İcra İflas
Kanunu, kısmen haczi caiz olan şeyleri düzenlemekte, maaş veya ücret de kısmen
haczedilebilir şeyler arasında kabul edilmektedir. İlgili kanun maddelerine göre
maaş, “borçlunun gerçek ve tüzel kişilerden veya resmi ve resmi olmayan
kuruluşlardan hizmet ilişkisi nedeniyle aldığı paralar ve sağladığı iratlar”
şeklinde tanımlanmaktadır. Maaş ve ücretler üçüncü kişilerdeki alacak
niteliğinde olup maaş ve ücretten anlatılmak istenen devlet işlerinde veya özel
işyerlerinde çalışmakta olan memur veya işçilerin maaş veya ücretleridir.
Borçlu
aleyhine başlatılan icra takibinin kesinleşmesi ile alacaklının talebi üzerine icra
dairesi tarafından borçlunun maaş veya ücretine haciz konulması halinde,
borçlunun çalıştığı iş yerine haciz müzekkeresi yazılarak borçlunun ücretinin
dörtte birinin haczedildiği, borçlunun aldığı ücret miktarının en geç bir hafta
içerisinde icra dairesine bildirilmesi ve belirtilen oranda ücretten kesinti
yapılarak icra dairesine gönderilmesi ihtar edilir.
Bildiriyi
alan işveren, bir hafta içerisinde borçlunun maaş veya ücret miktarını icra
dairesine bildirir
ve borç bitirilip haciz kalkıncaya kadar ücretin haczedilen miktarını keserek
icra dairesine gönderir. İşveren yasa gereği işçinin ücret miktarını
bildirmeyip, ücrette kesinti yapmazsa İcra İflas Kanunu madde 356 hükümlerine
göre mahkemeden ayrıca hüküm alınmasına gerek olmaksızın, işveren maaşlar veya
malları ile sorumlu olacaktır. Bu durumda işverenin sorumluluğunun doğması
halinde işveren işçiye borcu rücu edebilecektir.
Borçlunun
maaşı veya ücreti üzerine birden fazla haciz konulmuş olması halinde haciz
konulma tarihine göre bu hacizler sıraya koyulur. Haciz tarihi bakımından öncelikli
haczin kesintisi bitmeden sonraki hacze geçilerek kesinti yapılamaz. İşverenin
borçlunun maaş miktarını bildirmesi gerektiği gibi aynı zamanda, işçinin işine
son verilmiş olması halinde de icra dairesini bildirmeli veya işçinin başka
yerden ücret almasını gerektirecek bir durumun bulunması durumunda ilgili
şubelere maaş veya ücret haczini bildirmelidir.
Finansal Kiralanan Malların Haczi
Finansal
kiralama, diğer bir adı ile leasing sözleşmeleri, dünyanın birçok ülkesinde
uygulama alanı bulmakta olup Türkiye’de mülga 3226 Sayılı Finansal Kiralama Kanunu
ile uygulanmaya başlanmıştır. Günümüzde, 6326 Sayılı Finansal Kiralama ve
Finansman Şirketleri Kanunu’nda yer alan düzenlemeler kapsamında ve 6361 Sayılı
kanunda düzenlenmiş olan leasing şirketlilerinin kiralayan olması şartı ile
uygulanmaktadır.
Finansal
kiralama, kiralananın
talebi ve seçimi üzerine, üçüncü kişiden satın aldığı veya başka bir şekilde
temin ettiği malın zilyetliğini, fayda sağlamak üzere ve belirli bir süre
feshedilmemek şartıyla kira bedeli karşılığında kiracıya bırakmasını öngören
bir sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Taşınır mallara ilişkin olarak
yapılan finansal kiralama sözleşmeleri kiracının ikametgâh sicilinde özel
sicile, taşınmaz mallara ilişkin sözleşmeler taşınmazın bulunduğu tapu kütüğüne
şerh edilir.
Sözleşme
kiracısı şahıs aleyhine icra takibi başlatılması durumunda icra memuru,
finansal kiralama konusu malların takibin dışında tutulması yönünde karar
verir. Bu sebeple,
finansal kiralama sözleşmesine konu malların kiracının borcu sebebiyle
haczedilmesi söz konusu değildir. İcra memurunun herhangi bir gerekçe ile
finansal kiralama sözleşmesi kapsamındaki malı takip dışında bırakmayarak
haczetmesi durumunda, kiracı veya kiraya veren ya da icra takibi dışında
bırakarak haczetmemesi halinde kiracının alacaklıları yedi gün içerisinde
itiraz edebilir. İcra mahkemesi, bu kararı en geç bir ay içinde sonuçlandırır.
Finansal
kiralama sözleşmesi kapsamında bulunan mal, kiraya veren mülkiyetindedir. Ne var ki, kiraya veren şahıs
aleyhine başlatılan icra takibi sebebiyle alacaklılar bu malın sözleşme süresi
içerisinde haczini talep edemezler.
Finansal
kiralama sözleşmesi sonunda mülkiyetin kiracıya kalması kararlaştırılmış ise bu halde; kiracının alacaklıları
olan kimseler bu malın haczini, kiracı malı üçüncü kişiye devretmiş ise üçüncü
kişideki malın haczini talep edebilirler.
İlgili Yargıtay Kararları
Yaşlılık Aylığına Konulan İhtiyati Haczin
Kaldırılması İstemi
Yargıtay
10. Hukuk Dairesine göre, “Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden;
davacının emekli maaşına ihtiyati haciz konulan takip dosyasıyla, prim borçlusu
Ltd. Şti.'ye ait 2005/10-2006/9 dönemlerine ait borçların tahsilinin davacıdan
talep edildiği, 17.08.2005 tarihinden itibaren 3 yıllığına davacının şirket
müdürü olarak tayin edildiği, borç dönemlerinde davacının telsim ve ilzam
yetkisinin olduğu, nüfus adres veri kayıt sisteminde davacının yerleşim yeri
olarak gözüken adresine ve Ticaret Sicil Müdürlüğünden temin edilen
adreslerine, ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı ancak tebliğ edilemediği
anlaşılmaktadır. Davacı, şirkete ait borcun ortaklardan ve kanuni
temsilcilerden tahsil edilebilmesi için; prim borçlusu şirketten kısmen veya
tamamen tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerektiğini, ihtiyati haciz
konulabilmesi için de ödeme emrinin tebliği gerektiğini iddia ederek, emekli
maaşına konulan ihtiyati haczin kaldırılarak kesintilerin iadesini talep
etmektedir. Davalı Kurum ise ,davacıya ödeme emrinin tebliğe çıkarıldığı ancak
adreslerden birinin yerleşim yeri adresi olmasına rağmen tebliğ edilemediğini,
ihtiyati haczin şartlarının oluştuğunu iddia ederek davanın reddine karar
verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, ödeme emri tebliğ edilmeden ve takip
kesinleşmeden davacının maaşına haciz konulması şeklindeki Kurum işleminin
hukuka aykırı olduğu tespiti yapılarak, ihtyati haczin ve aylıktan kesinti
yapan işlemin iptaline yapılan kesintilerin kesinti tarihlerinden itibaren
yasal faizi ile davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
İhtiyati
haciz yolu, kamu alacağının tahsil güvenliği için öngörülmüş yasal yöntemlerden
biri olup ihtiyati haciz uygulanmasına neden olacak durumlar, 6183 sayılı
Yasanın 13. maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. İhtiyati haciz işleminin
ise, borçluya ait taşınır, taşınmaz mallar ile alacak ve haklarından, kamu
alacağına yetecek kısmı üzerine, “haczin ne suretle yapılacağına dair olan”
6183 sayılı Yasanın 62 ve devamı maddeleri uyarınca derhal uygulanacağı, aynı
yasal düzenleme içeriğinde düzenlenmiştir. 6183 sayılı Yasanın 15.
maddesinde, ihtiyati hacze itiraz konusunda açılacak dava süresi ve usulü
belirtilmiş ve anılan madde uyarınca açılacak davada, ihtiyati haczin bu konuda
öngörülen usule aykırı biçimde gerçekleştirildiği veya 6183 sayılı Yasanın 13.
maddesinde belirtilen ihtiyati haczi gerektirir nedenlerin bulunmadığının dile
getirilebileceği öngörülmüştür. Bu kapsamda, ihtiyati haciz kararına karşı
açılan davada, borç miktarı, zamanaşımı gibi konulara ilişkin itirazların hükme
bağlanmasına olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, ihtiyati haciz kararının usul
ve esası yönünden yukarıda belirtilen sınırlamalar çerçevesinde yapılacak
incelemeyle ihtiyati haciz işleminin 13. maddede belirtilen şartları taşıyıp
taşımadığı irdelenmeksizin, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm
kurulması isabetsizdir. O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz
itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır” denilmektedir. (Y. 10.HD. Esas no: 2019/2584,
Karar No: 2019/5063, Karar Tarihi: 17.06.2019).
Borçlunun Maaşı Dışındaki İkramiye Yönünden
Dörtte Biri Aşan Kısmın Üzerine Konulan Haczin Kaldırılması
Yargıtay
12. Hukuk Dairesine göre, “4857 sayılı İş Kanunu'nun 35. maddesine göre;
işçinin almakta olduğu aylık ücretinin ancak 1/4'ü haczedilebilir. İİK'nun
83/2. maddesi uyarınca; aylığın üzerinde haciz bulunması halinde, sonraki haciz
sıraya konulur ve önceki haczin kesintisi bittikten sonra kesintiye başlanır.
Yine 4857 sayılı Yasa'nın 32. maddesi uyarınca; ikramiye, toplu sözleşme
farkı ve nema da ücretten sayılacağından onların da aynı koşullarda haczini
engelleyen bir yasa hükmü yoktur. 6772 sayılı Kanun'un 4. maddesinde ise;
"fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta
ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam tediyelerin"
haczedilemeyeceği belirlenmiştir. Bu durumda, ikramiyenin en fazla 1/4'ünün
haczi mümkün ise de, yukarıda belirtilen 4. maddedeki fazla mesai, evlilik
yardımı, çocuk zamları, ayni yardımlar, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti
gibi ödemelerin haczi mümkün değildir.
Kıdem tazminatı gibi ödentinin ve vergi iadesi
alacağının ücretten sayılacağına dair bir hüküm bulunmadığından anılan
gelirlerin tamamı haczedilebilir.
Somut olayda, icra müdürlüğünce, borçlunun işyerinden almakta olduğu maaşının
1/4'ü; maaş dışındaki ikramiyenin ise tamamı üzerine haciz konulduğu, borçlunun
şikayetinde, ikramiyenin ¾'ü üzerindeki haczin kaldırılmasını talep ettiği
görülmektedir. Bu durumda, borçlunun, maaşı dışındaki ikramiye yönünden 1/4'ü
aşan kısmın üzerine konulan haczin kaldırılmasına ilişkin şikayetinin kabulü
gerekirken, mahkemece bu hususlar gerekçe kısmında belirtildiği halde,
yanılgıya düşülerek şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.”
denilmektedir. (Y. 12.HD. Esas no: 2016/8863,
Karar No: 2017/383, Karar Tarihi: 16.01.2017).
Maaş Haciz Müzekkeresinin Muhatabı İşverenin
Borçlunun Maaş ve Ücret Miktarını Bildirmek Ve Haczedilen Ücret Miktarını
Göndermekle Yükümlü Oluşu
Yargıtay
12. Hukuk Dairesine göre, “Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte,
borçlu şikayetçi üçüncü kişi .... Ltd. Şti'de çalışması nedeniyle, şikayetçi
işverenden almakta olduğu maaşının haczine ilişkin yazıya cevap verilmemesi
üzerine şirket adına kayıtlı araçların haczi, bunun üzerine şikayetçinin icra
müdürlüğünden İİK'nın 355-356. maddeleri gereği tüzel kişiliğin sorumlu
olmadığı, kesinti yapmayan kanuni muhatabın tespit edilerek onun sorumlu olması
gerektiği iddiası ile haczin kaldırılması talebinin reddine ilişkin 16.01.2018
tarihli işlemin iptali için icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince,
şikayetin kabulü ile memur işlemlerinin kaldırılmasına karar verildiği,
alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, bölge adliye
mahkemesince istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine
karar verildiği anlaşılmaktadır.
Borçlunun maaş ve ücretinin haczi, İİK'nun 355
ve devam eden madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre, icra müdürü,
borçlunun çalıştığı işyerine, maaş ve ücretinin haczedildiğine dair bir haciz
yazısı yazar. Haciz yazısını
alan işveren, bir hafta içinde, haczin icra edildiğini ve borçlunun maaş ve
ücretinin miktarını icra dairesine bildirmeye ve borç bitinceye kadar icra
dairesinin haciz bildirimine göre haczolunan miktarı, borçlunun maaş ve
ücretinden keserek, hemen icra dairesine yatırmaya mecburdur. Aksi halde
İİK'nun 356. maddesi gereğince 355. madde hükümlerine riayet etmemiş olanların
kesmedikleri veya ilk vasıta ile göndermedikleri para, ayrıca mahkemeden hüküm
alınmasına hacet kalmaksızın, icra dairesince, kanuni muhatabın maaşından veya
sair mallarından alınır. Bunların borçluya kanun hükümleri dairesince rucü
hakkı vardır. İcra dairesince maaş haciz müzekkeresinin muhatabı olan özel ya
da tüzelkişi işveren borçlunun ücreti üzerine haczin konulduğunu ve borçlunun
maaş ve ücret miktarını bir hafta içinde icra dairesine bildirmek ve borç
bitinceye kadar icra dairesinin bildirisi gereğince haczedilen ücret miktarını
kesip hemen icra dairesinin banka hesabına göndermekle yükümlüdür. Yasada
belirtilen sürede cevap verilmediği takdirde işveren durumundaki gerçek ya da
tüzelkişinin sorumlu olacağında kuşku yoktur.
İİK'nun 355. ve 356. maddelerinde yapılan
düzenleme ile yasa koyucunun amacı dikkate alındığında, yasa koyucunun bu
düzenleme ile alacaklının alacağına kavuşabileceği daha güçlü durumdaki
işverenden alacağın tahsilini mümkün kılmayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Yasa
koyucu düzenleme yaparken yasada tekil ifade kullanmaktan kaçınarak, yasaya
riayet etmemiş olanların sorumluluklarından bahisle çoğul ifade kullanmıştır. Bu durumda, şikayetçi işveren tüzelkişinin
İİK'nun 355 ve 356. maddeleri gereğince sorumluluğu vardır. O halde, ilk derece
mahkemesince şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü
yönünde hüküm tesis edilmesi ve bölge adliye mahkemesince istinaf talebinin
esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının
kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.” denilmektedir. (Y. 12.HD. Esas no: 2019/4736,
Karar No: 2020/3518, Karar Tarihi: 02.06.2020).
Davalı Bankanın
Talebi Üzerine Davacının Emekli Maaşına Konulan Haczin Yasaya Uygun Olmaması
Yargıtay 19.
Hukuk Dairesine göre, “Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan
yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne, yönelik
olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi
üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, davalı
bankanın, davacı aleyhine ... 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/6787 E. sayılı dosyası
ile başlattığı takipte davacının emekli maaşına haciz konulduğunu, ... 3. İcra
Hukuk Mahkemesi’nin 10/07/2008 tarih ve 2008/717 E. - 2008/616 K. sayılı ilamı
ile bu haczin kaldırılmasına karar verildiğini, takipsizlik nedeniyle işlemden
kaldırılan dosyanın yenilenerek 2011/2750 E. numarasını aldığını, usulsüz ve
haksız şekilde davacının emekli maaşına tekrar haciz konularak maaşından
8.603.- TL kesinti yapıldığını belirterek, haksız yapılan bu kesintilerin
kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan
tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, istirdat
davası açabilmek için İ.İ.K.’nun 72/7 maddesinde öngörülen 1 yıllık hak
düşürücü sürenin, alacaklıya paranın ödenmesinden değil, icra dairesine
girmesinden itibaren başlayacağını, hak düşürücü süre dışında istirdat davası
açılabilmesi için gerekli maddi hukuka ilişkin "aslında borcu olmadığı bir
parayı cebri icra tehdidi altında ödemiş olması" koşulunun da
gerçekleşmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan
yargılama ve toplanan delillere göre, davalı bankanın talebi üzerine davacının
emekli maaşına konulan haczin yasaya uygun olmaması nedeniyle İcra Hukuk
Mahkemesi’nce iptal edildiği, davacının maaşına konulan haczin yasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının emekli maaşından kesinti
yapılan 8.603.-TL’nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile
birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı
vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı
delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik
bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz
itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA.” denilmektedir.
(Y. 19.HD. Esas no: 2017/1468, Karar No: 2019/851, Karar Tarihi: 13.02.2019).
Kaynakça:
Aydemir E./Memiş Y./Ruhi, A./Uçakhan,
S./Bahadır, Ç.: Hukuk Davaları, Ankara, 2016
Baki, K.: İcra İflas
Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013.
Kuru, B./Aydın, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcra ve
İflas Hukuku, İstanbul, 2021.
Uyar, T.: İcra İflas Kanunu Şerhi, 2009.
Yargıtay Kararları.