DİRENME KARARI
Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ
Makalenin tamamını PDF olarak indirmek için lütfen linke tıklayınız
DİRENME
KARARI
Özet:
Mevcut hukuk düzenimizde Yargıtay, olağan kanun yollarından birisi olan temyiz
incelemesini yapmaktadır. Yargıtay’ın yapacağı temyiz incelemesi sonucunda
dosya hakkında verebileceği kararlardan birisi de bozma kararıdır. Bozma kararı
sonrasında dosya ilk derece mahkemesine veya bölge idare mahkemesine
gönderilmektedir. Yargıtay’ın bu bozma kararına karşı verebilecek iki tür karar
karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; bozmaya uyma kararı ve direnme kararıdır.
Çalışmamızda direnme kararının hukuki niteliği, direnme kararının temyizi ve temyizi
üzerine yapılacak işlemler üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Direnme Kararı, Yargıtay, Bozma Kararı,
Davaya Yeniden Bakacak Mahkemenin İşlemleri.
1. Yargıtay’ın Temyiz İncelemesi
HMK.'nun
361/2. maddesi gereğince davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı
bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir. Temyiz kanun yoluna başvuru
süresi kural olarak HMK.'nun 361. maddesi gereğince ilamın yani bölge adliye
mahkemesi hukuk dairelerinden verilen kararın usulen tebliğinden itibaren iki
haftadır.
Temyiz kanun yolunda yargılama
makamı, uyuşmazlığın maddi ve hukuki meselelerinden sadece hukuki meseleyi,
yani mahkemece sabit kabul edilen olayın hukuk normları karşısındaki durumu
meselesini ele alacak ve esas mahkemenin son kararını bu açıdan inceleyerek
normun vasıta olarak kullanılmasında aykırılık olup olmadığını söyleyecektir.
Öte yandan Yargıtay her ne kadar
maddi meseleye nüfuz ederek Mahkemenin sübuta ilişkin takdirini denetleyemezse
de söz konusu takdir yetkisinin hukukun çizdiği sınırlar içinde kullanılıp
kullanılmadığını denetleyebilir. Zira mahkeme takdir yetkisini hukuka uygun
kullanmalıdır. Mahkemenin takdir yetkisini hukuka uygun kullanıp kullanmadığı
meselesi maddi değil hukuki bir meseledir.
Temyiz
nedenleri Kanunun 371.maddesinde sayılmıştır. Buna göre Yargıtay, şu sebepleri
gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozabilir: Hukukun
veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına
aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı
delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi, karara etki eden
yargılama hatası veya eksikler bulunması.
1.1.
Yargıtay’ın
Temyiz İncelemesinde Verebileceği Kararlar
Yargıtay
temyiz incelemesinde üç şekilde karar verir. Bu kararlar; onama kararı,
düzelterek onama kararı ve bozma kararı şeklindedir.
1.1.1. Onama Kararı
Aleyhine temyiz yoluna başvurulan
bölge adliye mahkemesi kararı hukuka uygun ve usule uygun ise bu karar onanır
(HMK m.370/1). Yargıtay, onama kararında, onadığı kararın hukuk kurallarına
uygunluk gerekçesini göstermek zorundadır.
1.1.2. Düzelterek Onama Kararı
Aleyhine temyiz yoluna başvurulan
bölge adliye mahkemesi kararı esas yönünden hukuka uygun olup da kanunun olaya
uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna
uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasının gerekmediği hallerde,
Yargıtay kararı düzelterek onayabilir (HMK m.370/2) ve bu kararda onama anında
şekli anlamda kesinleşir.
Temyiz incelemesine tabi tutulan
bölge adliye mahkemesi kararı esas yönünden kanuna uygun değil ise ya da söz
konusu karar hakimin takdir yetkisi kapsamında karara bağladığı bir eda ise
kararın düzeltilerek onanması mümkün değildir (HMK m.370/2). Bu halde, karar
bozulmalıdır. Mesela Yargıtay, bölge adliye mahkemesinin kararını manevi
tazminatın miktarı yönünden kanuna aykırı bulursa bu kararı düzelterek
onayamaz. Zira, manevi tazminat miktarı, hakimin takdir yetkisi kapsamında
karara bağladığı bir edaya ilişkindir.
1.1.3. Bozma Kararı
HMK.’nun 371. maddesine göre
Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek temyiz
olunan kararı kısmen veya tamamen bozar. Hukukun veya taraflar arasındaki
sözleşmenin yanlış uygulanmış olması; dava şartlarına aykırılık bulunması;
taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep
olmaksızın kabul edilmemesi; kararı etkileyen yargılama hatası veya
eksiklikleri bulunması.
Yargıtay, temyiz talebinde bulunan
taraf veya taraflarca ileri sürülen veya resen tespit ettiği yukarıdaki temyiz
sebeplerinin mevcut olduğunu görürse, temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen
bozar.
1.2. Bozma Kararı Üzerine Yapılabilecek İşlemler
Yargıtay’ın temyiz incelemesi
üzerine verdiği karar, dosyanın mahkemeye geri gönderilmesi üzerine, mahkeme
yazı işleri müdürü tarafından derhal taraflara tebliğ edilir. Tebliğ giderleri,
temyiz dilekçesiyle birlikte, temyiz isteminde bulunandan peşin olarak alınır.
Bu giderlerin ödenmemesi halinde 344.madde hükmü uygulanır.
Yargıtay
ilgili hukuk dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, bölge adliye
mahkemesinin istinaf istemini esastan veya usulden reddi kararına ilişkin
olabileceği gibi, istinaf isteminin kabulü ile düzeltilerek yeniden esas
hakkında veya yeniden esas hakkında verdiği karara ilişkin olabilir.
İstinaf
isteminin usulden reddi halde, istinaf mahkemesi kararının temyiz
edilebileceğine ilişkin açık bir düzenleme olmamakla birlikte, bu durumu
yasaklayan bir kanun hükmü de yoktur. Bu bağlamda Kanunun temyiz edilemeyecek
bölge adliye mahkemesi kararlarını düzenlediği Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde
362’de usule ilişkin nedenlerle istinaf isteminin reddine ilişkin kararlara yer
verilmemiştir. Ayrıca Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesinde, bölge
adliye mahkemeleri tarafından verilmiş temyizi kabil nihai kararlara karşı
temyiz yolunun açık olduğuna işaret edilmiştir.
Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 373.maddesinin ilk fıkrasında her ne kadar bölge adliye
mahkemesinin istinaf isteminin esastan reddi kararlarından bahsedilmekte ise de
söz konusu düzenleme madde başlığı ile birlikte değerlendirildiğinde, bu hükmün
usule ilişkin nedenlerle istinaf isteminin reddine karar verilmesi halinde,
direnme kararı verilmesini önlemeye yönelik olduğu söylenebilir. Ayrıca esasa
ilişkin istinaf isteminin reddi halinde verilen bozma kararlarından farklı
olarak, usule ilişkin nedenlerle istinaf isteminin reddi halinde, dosya kararı
veren bölge adliye mahkemesine gönderilir ve bölge adliye mahkemesi bu karara
uymak zorundadır.
1.3. Bozma Kararı Üzerine Dosyanın İlk Derece
Mahkemesine Gönderilmesi
Yargıtay ilgili
dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi
tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı
kaldırılarak dosya, karan veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek
diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye
mahkemesine gönderilir (HMY m. 373/1). Yani Yargıtay hem ilk derece mahkemesini
hem de onun kararını yerinde bulan (istinaf başvurusunu reddeden) bölge adliye
mahkemesini haksız bulmuşsa, bozma üzerine dosyayı ilk derece mahkemesine
gönderir.
Bu
halde, bozma kararından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesinin
nedeni, kararın şekli olarak bölge adliye mahkemesi kararı olması olmakla
birlikte, içerik itibari ile ilk derece mahkemesi kararı olmasıdır. Başka bir
ifadeyle, bölge adliye mahkemesinin yaptığı aslında sadece ilk derece mahkemesi
kararını hukuka uygun bulmaktan ibarettir. İçeriğe ilişkin bölge adliye
mahkemesince verilmiş başka bir karar yoktur.
Mahkemenin,
bozmaya uyma ya da direnme konusunu karara bağlamadan önce bozma kararını ve
duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması
gerekir. Bozma sonrası taraf teşkili sağlanmadan, mahkemece direnme ya da uyma
kararı verilemez.
Mahkemece
tarafların beyanlarının alınmasından sonra yapılacak iş, açıkça bozma
nedenlerine uyulması ya da eski kararda direnilmesine ilişkin karar oluşturmak
olmalıdır. Bunun yanında mahkeme, bozma nedenlerinden her birine, ne nedenle
uyup uymadığını gerekçesiyle ortaya koymak zorundadır. Zira ilk derece
mahkemelerinin direnme kararları bir davayı sona erdiren, temyizi mümkün olan
son kararlardandır. Mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise
bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden
olmaktadır.
1.4. Bozma Kararı Üzerine Dosyanın Bölge Adliye
Mahkemesine Gönderilmesi
Bölge adliye
mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca
tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye
mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir
(HMY m. 373/2). Yani Yargıtay bölge adliye mahkemesinin istinaf üzerine verdiği
kararını haksız bulursa dosyayı ilk derece mahkemesine değil, doğrudan bölge
adliye mahkemesine gönderir.
Bölge
adliye mahkemesi, bozma kararına uyma kararı verebileceği gibi direnme kararı
da verebilir. Uyma kararı, bir ara karar mahiyetinde olup tek başına temyiz
yoluna götürülemez. Ara kararına uyma kararından sonra yapılan yeni yargılamada
verilen karar ise bir nihai karardır. Bu nedenle, bu kararın da temyizi
kabildir. Temyiz incelemesi de tekrar daha önce bozma kararı veren daire
tarafından yapılır. Bu dairenin kararı tekrar bozmasına bir engel yoktur. Fakat
bu bozma kararı daha önce verdiği bozma kararını ortadan kaldıracak nitelikte
ise bölge adliye mahkemesi tarafından verilen yeni nihai kararın temyiz
incelemesi her halde Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılır (HMK m.373/6). Hukuk
Genel Kurulu’nun verdiği karar bağlayıcıdır (HMK m.373/7).
Bölge adliye
mahkemesi, peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden
tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına
uyulup uyulmayacağına karar verir (HMY m. 373/3).
1.5.
Bozmaya Uyma
Kararı
Yargıtay ilgili dairesi temyiz
edilen kararı bozarsa, davayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği
diğer bir mahkemeye gönderir (HMK m.429/1). O mahkeme, temyiz edenden HMK m.434
uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları
duruşmaya davet edip dinlendikten sonra Yargıtay’ın bozma kararına uyulup
uyulmayacağına karar verilir (HMK m.429/2).
Bozma
kararına uyulması ile birlikte, bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli
müktesep hak doğmuş olur. Bunun anlamı, bozmadan sonra, bozma kararı lehine
olan taraf aleyhine karar verilemeyecek olmasıdır. Ayrıca uyma kararı
verildikten sonra, artık bu karardan dönülerek direnme kararı da verilemez.
İlk derece mahkemesince bozmaya uyularak –
bozma doğrultusunda verilen karara karşı başvurulacak kanun yolu da artık
istinaf değil, temyiz kanun yoludur (HMK m. 373/4). Zira daha önce verilen ilk
derece mahkemesi kararı bozulmuş ve bu bozmaya uyularak yeni bir karar
verilmiştir. Burada, ilk derece mahkemesine ait kararın (istinaf yoluna
başvurulmadan) doğrudan temyiz edilebildiği istisnai bir durum söz konusudur.
Bu kararın temyizinde miktar yönünden hangi
kesinlik sınırının uygulanacağı konusunda açık bir hüküm yoktur. Kesinlik
sınırın kanunda kararı veren mahkemeye göre konulduğu ve bölge adliye mahkemesi
kararının temyizindeki kesinlik sınırının burada uygulanamayacağı dikkate
alındığında, kesinlik sınırının istinaf kanun yoluna başvuru sırasında
uygulanan parasal sınırdaki gibi belirlenmesi gerekmektedir.
2.
Direnme
Kararı
Yargıtay ilgili dairesi temyiz
edilen kararı bozarsa, davayı, kararı vermiş olan mahkemeye veya uygun göreceği
diğer bir mahkemeye gönderir (HMK m.429/2). O mahkeme, temyiz edenden Kanunun
434.maddesi uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle,
kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, Yargıtay’ın
bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir (HMK m.429/2).
Bozma
kararından sonra yukarıda açıklanan prosedüre uygun olarak yapılan duruşmada,
ilk derece mahkemesi Yargıtay’ın vermiş olduğu bozma kararının isabetli
olmadığı kanaatinde ise kendi vermiş olduğu kararda ısrar edebilir. Bu
ihtimalde, ilk derece mahkemesi, bozma kararına direnmiş olacaktır. Direnme
kararının varlığından söz edilebilmesi için bozma kararından sonra tesis edilen
kararla, öncekinin hüküm fıkrasının aynı olması gerekir.
Direnme
kararından söz edilebilmesi için mahkemenin bozmadan esinlenerek yeni herhangi
bir kanıt toplamadan, önceki kanıtlar çerçevesinde karar vermesi ve
gerekçesini (önceki kararına göre genişletebilirse de) değiştirmemesi gerekir.
Bu bakımdan mahkemenin ilk kararının gerekçesinde dayandığı maddi olgunun
dışında yeni bir kanıta, yeni bir maddi olguya dayanması ve gerekçesini de bu
yeni maddi olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması durumunda, usulünce
verilmiş bir direnme kararının varlığından söz edilemez. Bu durumda, temyize
konu karar, direnme kararı niteliğinde olmayıp yeni bir hüküm niteliğinde
olduğundan, bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi, Yargıtay'ın ilgili dairesine
aittir.
Direnme kararı Yargıtay dairesinin hukuka
aykırı bularak bozduğu bir kararın, aslında hukuka uygun olduğuna (bozmanın
yerinde olmadığına) ilişkin iddiaları içerdiğinden, bu iddianın yasal ve
mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya konulması gerekir. Önceki karara
yollama yapılarak direnme kararı verilemez.
Mahkeme
bazen direnme kararı verdiğini açıklamakla beraber, bozma kararı yönünde işlem
yapabilir. Bu halde, eylemli uyma durumundan söz etmek gerekir. Bu tür bir
durum içinde verilen karar, uyma kararı üzerine alınmış olduğundan bu kararın
inceleme merci Hukuk Genel Kurulu olmayıp, Yargıtay özel dairesi olacaktır.
Mahkemenin
direnme kararı üzerine bozma kararı hükümsüz kalacaktır. Bu bağlamda mahkemenin
yeni bir hüküm tesis etmesine gerek yoktur. Ancak direnme kararında ilk derece
mahkemesinin Yargıtay’ın bozma kararına neden direnmiş olduğunun
incelenebilmesi bakımından bir gereke zorunludur. Dolayısıyla salt bozulan
karara atıf yapılarak direnme hükmü verilmiş olmaz.
Direnme
kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yerinde görülürse onanmasına, aksi halde
bozulmasına karar verilir. Her iki durumda da verilen bu karara uymak
zorunludur (HMK m. 373/5-7).
İlk
derece mahkemesinin kararının bozulmasından önce dermeyan edilmeyen yeni
delillerin toplanarak değerlendirilmesi ve bu gerekçe alınarak karar verilmesi
halinde teknik anlamda ortada artık bir direnme söz konusu değil, yeni bir
karar mevcut sayılacaktır. Dolayısıyla bu kararın inceleme merci Yargıtay özel
dairesi olacaktır.
Direnme
kararı, nihai bir karardır. Bu karar ile ilk derece mahkemesi davadan elini
çekmiştir. Davadan el çekmeyi gerektiren tüm nihai kararlarda olduğu gibi
mahkemenin artık bu kararından dönerek yeni karar tesis edebilmesi mümkün
değildir. Direnme kararının vekil ile temsil edilen davalarda vekile tebliğ
edilmesi gerekir.
Hukuk Genel
Kurulu'nun verdiği karara uymak zorunludur (HMY m. 373/7). Karar düzeltme yolu yürürlükte olduğu sürece
uygulanan yasa yolları sisteminde, direnme kararlan üzerine verilen Hukuk
Genel Kurulu kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvuru olanağı da
bulunmaktadır. Şöyle ki Hukuk Genel Kurulu kararına karşı karar düzeltme
yolunun açık olması durumunda mahkemece Yargıtay kararının taraflara tebliği
ve karar düzeltme hakkının kullanılabilmesi için gerekli sürenin verilmesi
sağlanır ve karar düzeltme isteminde bulunulması durumunda buna ilişkin
işlemler ilk derece mahkemesince tamamlanarak dosya. Hukuk Genel Kuruluna karar
düzeltme incelemesi yapılmak üzere gönderilir.
2.1.
Direnme
Kararının Temyizi
Direnme kararı ile ilk derece
mahkemesi davadan elini çektiğinden ve dolayısıyla bu karar nihai bir karar
niteliğini haiz olduğundan, temyizi mümkündür. Ancak burada temyiz makamı
Yargıtay özel dairesi olmayıp, Hukuk Genel Kurulu’dur. (HMUK m.429/3; Karş. HMK
m.373/5).
Direnme
kararları da dahil yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz
incelemesi sonucunda Yargıtay daireleri ya da Hukuk Genel Kurulunca verilen
kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesinin mümkün olup olmadığı
belirlenirken; temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o
kararın tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü esas alınmalıdır. İlk kararı
temyiz etmemiş olan tarafın direnme kararını temyiz edebilmesi de mümkün
olmayacaktır. Ancak kamu düzenine ilişkin konular bu kuralın istisnasıdır.
İhtiyari
dava arkadaşlığında dava arkadaşı sayısı kadar dava olup, davalar birbirinden
bağımsız olduğundan ilk hükmü temyiz etmemiş olan bir dava arkadaşının, hükmü
temyiz eden dava arkadaşının bu temyizini dayanak yaparak direnme kararını
temyiz edemez.
İlk
derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin kurulan hüküm taraflardan
birisince temyiz edilmiş, ancak tüm temyiz itirazları reddedilmişse, hüküm
temyiz eden yönünden kesinleşmiştir. O nedenle temyiz edip de temyiz itirazları
reddedilen tarafın direnme kararını temyize hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda
temyiz istemleri reddedilmelidir. Bu açıklamalardan direnme kararını ancak bir
önceki kararı temyize götüren tarafın temyiz edebileceği açık olarak
anlaşılmaktadır. HMUK m.438/2 hükmü karşısında direnme kararının temyiz
incelemesi duruşmalı olarak yapılamaz.
HGK
direnme kararını isabetli bulur ise direnme kararını onar, aksi halde direnme
kararını bozar. HGK, onama ya da bozma kararı verirken Yargıtay özel dairesinin
gerekçesi ile bağlı değildir. Ancak kesinleşen hususlara usuli kazanılmış hakka
ilişkin yönler dikkate alınması gerekir. Tarafların HGK.’nun kararlarına karşı
karar düzeltme yoluna gitmeleri mümkün ise de HGK.’nun kararı ilk derece
mahkemesi için bağlayıcıdır. (HMUK m.429/4)
İlk
derece mahkemesi bir hukuki işlemle ilgili olarak tanık dinlemiş ve kararını bu
ifadeye göre tesis etmiş, özel daire tanık dinlenmesinin caiz olmamasından
bahisle hükmü bozmuş, ilk derece mahkemesi de bu kararında direnmiş, HGK. ise
olayda tanık dinlenebileceğini tespit etmiş ise bu halde hemen ilk derece
mahkemesi kararını onamaz. Dosyanın diğer yönlerden incelenmesi için Yargıtay
özel dairesine gönderir.
2.2. Kısmi Direnme
İlk derece mahkemesi, Yargıtay özel
dairesinin bir bozma kararına kısmen uyup kısmen de direnebilir. Bu halde,
bozma kararının hangi kısmına uyulup hangi kısmının benimsenmediğinin açık
olarak gösterilmesi gerekir.
Mahkeme, kısmi direnme kararı verebilir. Yani
bozma kararının bir kısmına uyup diğer kısmına direnebilir. Ancak mahkemenin
kısmi direnme kararı verebilmesi için bozma kararının hangi kısmına uyduğunu
ve hangi kısmına karşı direndiğini açıkça belirtmesi gerekir. Örneğin mahkemece
"bozma kararının faize ilişkin 2 numaralı bendine uyulmasına, 1
numaralı bendinde yazılı asıl alacağa yönelik bozma nedenine karşı önceki
kararda direnilmesine" karar verebilir.
Yargıtay,
ilk derece mahkemesinin hükmünü hem görev hem de başka sebeplerden bozmuş ve
ilk derece mahkemesi de görev yönünden bozmaya uymuş ise bu halde, görev
dışında kalan diğer bozma sebepleri ile ilgili olarak direnme kararı veremez.
Zira, görev yönünden bozmaya uyma ile mahkemenin artık esas ilişkin konular
hakkında inceleme yapabilmesi mümkün olmayacaktır.
Kısmi
direnme ile bir kısım bozma kararına uyulduğundan, davadan teknik olarak el
çekilmiş demektir. Durum böyle olunca, kısmi direnme kararı, bir ara karar
niteliğini haizdir. Ancak bozmaya uymadan (Kısmi direnmenin dışında kalan
hususlara yönelik) sonra verilecek olan kararla birlikte temyiz edilmek
gerekir. Ancak kısmi direnme kararı bir ara karar niteliğini haiz olsa da aynen
bozmaya uyma kararında olduğu gibi direnme kararı lehine olan taraf için bir
usuli kazanılmış hak meydana getirilecektir. Dolayısıyla usuli kazanılmış hak
meydana getiren kısmi direnme kararından ilk derece mahkemesinin rücu
edebilmesi mümkün olamayacaktır.
Kısmi
direnme kararı verilince, bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan
uyulmadığının hüküm sonucunu oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır
biçimde kaleme alınması, varsa hükmedilen miktarların doğru ve çelişki
oluşturmayacak biçimde ortaya konulması; kararın gerekçe bölümünde de bunların
nedenlerinin ne olduğu ve bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla
mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun
açıklanması gerekir.
Kısmi
uyma ve kısmi direnme kararı verildiği hallerde öncelikle uyma kararı verilen
hususlarla ilgili yargılama yapılır ve sonunda hem bozmaya uyma hem de direnme
kararını kapsayacak şekilde gerekçeli bir hüküm oluşturulur. Bu bağlamda kısmi
uyma kararına yönelik yapılan yargılamada bozmanın inceleme ve araştırmaya sevk
edici ya da sınırlayıcı ve yol gösterici olmasına göre ilk karar ile aynı ya da
farklı bir hüküm tesis edilir ve gerekçelendirilir. Bu kararın içerisinde kısmi
direnmenin kapsamına giren hususlarla ilgili kısmi direnmenin de
gerekçelendirilmesi gerekir.
Mahkemenin
direnmiş olduğu bozma sebepleri, bozmaya kısmi uyulması sebebiyle yapılan yeni
yargılamada verilecek olan kararın Yargıtay tarafından onanması halinde
incelenmesine gerek kalmayacak nitelikte ise hem bozmaya uyma hem de direnme
kararını kapsayacak şekilde oluşturulacak gerekçeli kararın ilk bozma kararını
vermiş olan Yargıtay özel dairesi tarafından incelenmesi gerekir.
2.3. Direnme Kararına Müsait Olmayan Haller
Bozma kararından sonra yapılacak
olan yargılamada her iki taraf da bozmaya uyulmasını talep etmekte ise ilk
derece mahkemesinin direnme kararı verebilmesi mümkün olmayacaktır. Bozmaya
uyma kararı verildikten sonra, bu karardan dönülerek direnme kararının
verilmesi de mümkün değildir.
İş sözleşmesinin feshinin geçersizliği
ve işe iade istemli davalarda, mahkemece verilen kararın temyizi üzerine
verilen karar kesin olduğundan (4857 sayılı İş Y. m. 20), Yargıtay dairesi
tarafından verilen bozma kararına karşı direnme kararı verilemez.
Bozma
kararlarında "kabule göre de" veya "kaldı ki" gibi söz
dizinleriyle başlayan, bozma nedenine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte
yalnızca mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden
eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol
gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar; usul hukuku anlamında
"bozma" niteliği taşımaz. Bu nedenle ilk derece mahkemeleri, bozma
kararında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma
kararı veremezler.
Yargıtay'a
göre; hakemler Yargıtay’ın bozma kararına karşı direnme kararı veremez. Zira
direnme kararı, Devlet mahkemelerine özgü bir hukuksal kurumdur. Yargıtay'a
göre; bozmadan sonra seçilen hakemler yalnızca bozulan kısımlarla ilgili
inceleme yapıp karar verebilirler. Bu hakemler lehine karar verilen taraf için
usulü kazanılmış hak oluşturan yönleri tekrar incelemeyecekleri gibi, bu
hususlarla ilgili herhangi bir karar da veremezler. Zira bozmadan sonra hakem
heyetinin yargı yetkisi, bu kez de bozmanın kapsamı içinde kalarak yalnızca
bozulan kısımla ilgili hususta inceleme yapıp işaret edilen ilke ve varılan
sonuca uygun karar vermekle sınırlıdır. Taraflarca aynı hakemlerin seçilmiş
olması, bu sınırlı yargısal yetkiyi genişletemeyeceği gibi, yasalarca
tanınmayan "direnme kararı verme" olanağını getirmemektedir.
İlk
derece mahkemesinin bozmaya uyulup uyulmayacağına ilişkin bir karar
verilmesinden önce tarafların davaya son veren taraf usul işlemlerini
gerçekleştirmiş olması (kabul, sulh ve feragat) halinde mahkemenin artık
direnme kararı verebilmesi mümkün değildir. İlk derece mahkemesi, Yargıtay’ın
kanun yararına bozma kararına karşı direnme kararı veremez. (HMUK m.427/6-8).
Mahkeme,
direnme kararı verirken yeniden bir hüküm kurması gerekir; "önceki
hükümde direnilmesine" şeklinde bir karar veremez. Zira bozma kararıyla
birlikte önceki karar geçerliliğini ve infaz edilebilme olanağını yitirmiştir.


