BOŞANMADA ZİYNET EŞYALARIN HUKUKİ DURUMU

BOŞANMADA ZİYNET EŞYALARIN HUKUKİ DURUMU

Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ


Boşanma davasında ziynet eşyalarının başka bir deyişle düğün takılarının iadesi sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Boşanma davası ile birlikte maddi ve manevi tazminat taleplerinin yanı sıra ziynet eşyalarının iadesi, iadesi mümkün olmayan hallerde ise bedelinin ödenmesini talep edilebilecektir. 


Ziynet eşyası denince genellikle kadına düğün anında takılan takılar gelmekle birlikte kocanın değerli hediyeleri de ziynet eşyası olarak değerlendirilmektedir. Aile hukukunun konuları arasına giren eşya davalarından olan ziynet eşyası davası kadın eş tarafından kocaya ya da ziynet eşyasını elinde bulunduran birlikte yaşanılan üçüncü kişilere karşı açılabilmektedir.


Tarafların evliliği sebebiyle kadına takılan ziynet eşyaları kadına ait olup, boşanma halinde kadının ziynet eşyalarını geri verme yükümlülüğü yoktur. Ziynet eşyaları kadının kişisel malı sayılır. Kadının rızası olmaksızın ziynet eşyalarını bozduran koca eşin talebi üzerine ziynet eşyalarının bedelini iade etmekle yükümlüdür. Yargıtay’ın istikrarlı kararları da bu yöndedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2014 tarihli ve 2014/8085 Esas, 2014/19072 Karar sayılı kararında bu husus vurgulanmıştır.


“…Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu durumda ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının kanıtlanması halinde koca almış olduğu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur. Bozdurulan ziynet eşyalarının rıza ile ve iade şartı olmaksızın verildiğini koca ispatlamak zorunda olup, koca bu durumu ispat edemediğinden, bozdurulan ziynet eşyalarını davacı ( kadın )’a iade ile mükelleftir…”


Düğünde takılan altın ve paralar bağış niteliğindedir ve kadının mülkiyetine geçmiş olduğu kabul edilir. Yani kendisine takıldığı andan itibaren takılar artık kadının malıdır.


Kadına ait ziynet eşyaları konusunda iki istisna getirilmiştir. Kanuna göre, kadın rıza verirse bir daha hiç iadesi istenmeyecek şekilde düğündeki ziynet eşyaları kocaya verilebilir. Bir diğer istisna ise kadının rızası ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup evin veya kurulan yeni yaşamın müşterek ihtiyaçları için harcanmasıdır. Şayet koca müşterek evin tadilat masrafları, düğün veya beyaz eşya masraflarına harcama yaptığını ispatlarsa, ziynet eşyalarını iade etmek zorunda değildir. 


Düğün takıları ve ziynet eşyasının iade edilmesi için iki yol bulunmaktadır. Boşanmak isteyen kadın boşanma davasında ziynet eşyası talebi dilekçesi ile mahkemeye başvurabileceği gibi ayrı dava açarak da ziynet eşyası davası açabilecektir.


Düğün takılarının ve eş tarafından hediye edilen takıların geri verilmesi amacıyla açılan davada zamanaşımıyla ilgili iki farklı durum söz konusudur. Birincisi ziynet eşyası davalının elinde bulunuyor ve bu eşyanın iadesi talep ediliyor ise bu dava istihkak davası olduğundan dava açmak zamanaşımı süresine tabi tutulmamaktadır. Düğün takıları dava açıldığı sırada davalıda mevcut değilse takıların bedelinin istenmesi için dava açmak gerekmektedir. Bu durumda dava takıların iadesi aynen mümkün olmadığından borçlar hukukunun alanına girecek dava zamanaşımı boşanma davasının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl olarak belirlenecektir.


Ziynet Eşyalarında İspat Yükü ve Delillerin Niteliği 


Yargıtay ziynet eşyalarının, normal koşullarda ve hayatın olağan akışına göre kadın üzerinde bulunan, saklanabilen ve götürülebilir nitelikte eşyalar olduğunu kabul etmektedir. Bunun sonucu olarak ziynet isteyen kadının, ziynetlerin kocada kaldığını veya götürülmesine engel olunduğunu ispat etmesi gerekmektedir.


Düğünde takılan takıların, altınların miktarı veya niteliği gibi hesaplama için gerekli olan bilgiler düğün esnasında çekilmiş olan fotoğraf veya video görüntüler ile ispatlanabilecektir. Bu fotoğraf ve görüntüler Aile mahkemesi hakimi tarafından görevlendirilecek uzman bilirkişi tarafından incelenecek ve uyuşmazlığa ilişkin bir rapor hazırlanacaktır. Bilirkişi raporu vasıtası ile altın ve takıların miktarı ve niteliği belirlenmiş olacaktır. 


Koca tarafından ziynetlerin varlığının kabul edilmesi halinde ise ispat yükü yer değiştirecektir. Ziynetlerin düğün masrafları, balayı masrafları ve ev eşyası alımında bozdurulması veya evlilik içerisinde bozdurularak harcanması halinde ise kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının koca tarafından kanıtlaması gerekir.


Evi terk eden veya kendi isteği ile evden ayrılan kadının ziynetleri de yanında götüreceğini varsayan Yargıtay, şiddete uğramak suretiyle, dövülerek, zorla evden atılan, benzer sebeplerle evi terk etmek zorunda kalan kadının ise ziynetleri yanında götüremeyeceğini bu halde ziynetlerin kadında olduğunu kocanın ispatlaması gerektiğini belirtmektedir.


İlgili Yargıtay Kararları 


Kadının İspat Yükünü Yerine Getiremediği Anlaşılmakla Mahkemece Ziynet Alacağı Davasının Reddi Gereği 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesine göre, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür ( TMK m. 6 ). Kural olarak ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir ( 6100 s. HMK. m. 190/1 ).

Davacı-karşı davalı kadın, dava dilekçesi ile dava konusu ziynetlerin erkeğin ailesi tarafından alındığını ve kendisine verilmediğini, üç bileziğin erkeğin iş bulamaması nedeni ile, dört bileziğin erkeğin ailesine ait arsa üzerine ev yapımında kullanılması nedeni ile rızası dışında bozdurulduğunu, tarafların yapılan eve taşınmasından sonra ise beş bileziğin daha bozdurularak parasının erkeğin hesabına yatttığını ileri sürmüştür. Davalı-karşı davacı erkek ise kadından ziynet eşyalarını talep etmediğini, bozdurmadığını, bunların kadında olduğunu belirtmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne hükmedilmiştir. 

Hayat deneylerine göre olağan olan, bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış, muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı-karşı davacı erkeğin zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan, söz konusu eşya rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nev'idendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi her zaman mümkündür.

Davacı-karşı davalı kadın, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını veya bozdurulduğunu ispat yükü altındadır.

Davacı-karşı davalı kadın, dava dilekçesinde olay günü davalı-karşı davacı erkek evde uyurken yürüyüşe çıktığını, erkeğin “sen neredesin, nasıl dışarı çıkarsın” diyerek kadını ölümle tehdit ettiğini, bunun üzerine korkarak dayısının evine sığındığını belirtmiştir. Davalı-karşı davacı erkek ise olay günü kadına nerede olduğunu sorduğunda, kadının “sana hesap mı vereceğim” dediğini, elindeki su ısıtıcısını yere atıp erkeğe tükürerek evden ayrıldığını belirtmiştir.

Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı kadın ziynet eşyalarının düğünden sonra erkeğin ailesi tarafından elinden alındığını ve bir kısmının erkek ve ailesi tarafından bozdurulduğunu iddia etmiş, davalı-karşı davacı erkek ise ziynetlerin kadının tasarrufunda olduğunu belirtmiştir. İlk derece mahkemesince tarafların kavga etmesi üzerine kadının evi terk ettiği, evi terk ettikten sonra ilk olarak kadının dayısı ve eşi olan tanıkları Hatice ve Rehber Alkan'ın konutuna gittiği, tanıklardan Rehber'in kadının sadece üzerinde kıyafeti ile geldiğini, tanıklardan Hatice'nin ise kadının sadece elinde cüzdanı ve telefonu ile geldiğini belirttiği anlaşıldığından kadının müşterek evi terk ederken yanına herhangi bir ziynet eşyası almadığı sonucuna ulaşılarak ziynet alacağı davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karara karşı davalı-karşı davacı erkeğin istinaf kanun yoluna başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince esastan ret kararı verilmiş ise de; davacı-karşı davalı kadın, dava dilekçesi ile dava konusu ziynetlerin erkeğin ailesi tarafından alındığını ve kendisine verilmediğini, üç bileziğin erkeğin iş bulamaması nedeni ile, dört bileziğin erkeğin ailesine ait arsa üzerine ev yapımında kullanılması nedeni ile rızası dışında bozdurulduğunu, tarafların yapılan eve taşınmasından sonra ise beş bileziğin daha bozdurularak parasının erkeğin hesabına yatttığını ileri sürmüş olup davalı-karşı davacı erkek ise kadından ziynet eşyalarını talep etmediğini, bozdurmadığını, ziynet eşyalarının kadında olduğunu belirtmiştir. Davacı-karşı davalı kadının tanıkları, kadın tarafından dava dilekçesinde iddia edildiği şekilde ziynetlerin elinden zorla alındığına veya bozdurulduğuna yönelik beyanlarda bulunmamışlardır. Bununla birlikte kadının dava dilekçesinde iddia ettiği beş adet bileziğin erkeğin hesabına yattığı hususu da ispatlanamamıştır. Her ne kadar, ilk derece mahkemesince, kadının olay günü erkeğin tehdidi nedeni ile kadının müşterek eve dönmeyerek dayısının evine gittiği ve dayısı ve eşinin de kadının yanında ziynet eşyası bulunmadığına ilişkin ifadeleri hükme esas alınmış ise de; her iki tarafın da kabulünde olduğu üzere tarafların daha önce de birden çok kez ayrılıp barıştıkları, boşanmaya neden olan olaylarda taraflara yüklenen kusurlara bakıldığında davacı-karşı davalı kadına yüklenen kusurlardan birinin “gereğinden uzun süreler dışarıda kalma” olduğu ve davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağını ispat yönünden yemin deliline de dayanmadığı ve iddiasını ispata yarar delil sunmadığı değerlendirildiğinde, davacı-karşı davalı kadının ispat yükünü yerine getiremediği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece ziynet alacağı davasının reddi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denilmektedir. (Y. 2.HD. Esas no: 2022/2202, Karar No: 2022/4166, Karar Tarihi: 09.05.2022). 


Kadının Talebinden Daha Fazlasına Hükmedilmiş Olmasının Doğru Bulunmadığı 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesine göre, “Kanunda Davacı-davalı kadın dilekçelerinde ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedellerinin iadesini talep etmiştir. Mahkemenin ziynet eşyalarına ilişkin hükmünde eşyaların aynen iadesine, mümkün olmazsa bedellerinin iadesine karar verilecek yerde, “Eşya bedellerinin aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedelin iadesine” karar verilmiştir. Yine, davacı-davalı kadının ziynet alacağı davasındaki talebi, ıslah ile birlikte, toplam 33.667,00 TL'dir. Mahalli mahkeme hükmünde toplam 34.293,00 TL değerindeki eşya bedelinin kadına ödenmesine hükmedilmiştir. Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir (HMK m. 26/1). Bu itibarla; davacı-davalı kadın tarafından ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmazsa bedellerinin iadesi talep edildiği halde, eşya bedellerinin aynen iadesine, mümkün olmazsa bedelin iadesine karar verilmiş olması ve kadının talebi toplamda 33.667,00 TL olmasına rağmen 34,293.00TL'ye hükmedilmiş olması doğru bulunmamış ve ziynet alacağı davası yönünden talebe uygun hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasını gerektirmiştir.” denilmektedir. (Y. 2.HD. Esas no: 2020/3777, Karar No: 2021/800, Karar Tarihi: 28.01.2021). 


Kaynakça

Aydemir E./Memiş Y./Ruhi, A./Uçakhan, S./Bahadır, Ç.: Hukuk Davaları, Ankara, 2016 

Kılıçoğlu, A.:  Aile Hukuku, Ankara, 2022. 

Gençcan, Ö.: Aile Hukuku, Ankara 2011. 

Öztan, B.: Medeni Hukukun Temel Kavramları, Ankara 2019. 

Yargıtay Kararları.


+905356309610