BELİRLİ MAL VASİYETİNİN YERİNE GETİRİLMESİ DAVASI
Av. Mustafa Alper KÜÇÜKYILMAZ
Medeni Kanun 600.madde uyarınca; muayyen mal vasiyetinde vasiyet alacaklısı kişisel bir istem hakkı kazanır. Bu hak dava yolu ile talep edilebilir. Uygulamada bu dava vasiyetin tenfizi davası olarak da bilinmektedir. Miras bırakanın vasiyeti açıldığında belirli bir mal vasiyetinde bulunduğu görülürse, kendi yararına mal bırakılan kişinin sadece terekeden bir alacak hakkı doğmuş olur. Bu hakkın konusu vasiyet olunan malın mülkiyetinin kendisi üzerine devri istemidir.
Belirli mal vasiyetinin yerine getirilmesi, genellikle vasiyet borçlularından istenir. Vasiyet borçluları ise mirasçılardır. Vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa önce ondan yoksa yasal veya atanmış mirasçılardan istenebilir. Mirası reddeden mirasçıdan vasiyetin yerine getirilmesi istenemez.
Vasiyetnamede vasiyet olunan malın belirli olması gerekir. Aksi durumda infazda güçlük çekilir. Belirli bir mal bırakılmasından amaç, vasiyette malın cins ve niteliğinin somut olarak bildirilmiş olmasıdır.
Vasiyet eden belirli mal vasiyetinden fiilen dönebilir. Gerçekten “belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, miras bırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.” Örneğin miras bırakan vasiyete konu ettiği taşınmazı satmışsa, vasiyetnamede aksi belirtilmemişse, artık vasiyete uygun yerine getirilecek belirli mal vasiyeti ortadan kalkmış sayılır ve vasiyet alacaklısına bir şey verilmez.
Miras bırakanın borçları öncelikle ödendikten sonra, terekede bir şey kalmadığını veya saklı paylarını karşılayacak kadar meblağ bulunmadığını mirasçılar, vasiyet alacaklısına karşı defi olarak ileri sürebilirler. Mirasçılar, vasiyet yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra miras bırakanın daha önce bilmedikleri borçlarını öderlerse, vasiyet alacaklısından vasiyetin tenkisini isteyebilecekleri oranda verileni geri isteme hakkına sahiptirler.
Belirli malın mutlaka ölüme bağlı tasarrufta gösterilmesi zorunlu olduğu için ortada bir vasiyetnamenin bulunması gerekir. Keza mal vasiyetinden yararlanacak kişinin, vasiyetnamede belirtilmesi de şarttır. Bu hak başkasına, örneğin tenfiz memuruna bırakılamaz. Kural olarak vasiyette belirli malın terekede miras açıldığı zaman bulunması aranır. Vasiyet olunan mal, miras açıldığı zaman terekede çıkmazsa, aksi vasiyetnameden anlaşılmadıkça, mirasçıların yerine getirme borcu ortadan kalkar.
İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 3. Hukuk Dairesine göre, “Mirasbırakan, davaya konu vasiyetnamesi ile mirasının tamamı için davacıyı mirasçı olarak atamıştır. Diğer bir anlatımla, vasiyetname; belirli mal vasiyeti niteliğinde olmayıp, mirasçı atamaya ilişkindir (TMK. madde 516). TMK'nun 600. maddesi uyarınca belirli mal vasiyetinde vasiyet alacaklısı kişisel bir istem hakkı kazanır ve bu hak dava yoluyla talep edilebilir. Uygulamada bu dava vasiyetin yerine getirilmesi davası olarak anılmaktadır. TMK'nun 600. maddesi, belirli mal vasiyetini kapsayıp mirasçı atanmasını kapsamaz. TMK'nun 599. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca; atanmış mirasçılar mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Eş söyleyişle, mirasçı atanan kişi, mirasbırakanın ölümü ile tereke üzerinde doğrudan ve kendiliğinden bir ayni hak kazanır. Bu durumda, mirasbırakandan intikal eden ayni hakların, atanmış mirasçı adına tescili için vasiyetin yerine getirilmesi davasına ve mahkeme hükmüne ihtiyaç yoktur. Atanmış mirasçıya, başvurusu üzerine sulh hukuk mahkemesi tarafından TMK'nun 598. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca atanmış mirasçı olduğunu gösteren mirasçılık belgesi verilmesi yeterlidir. Bu nitelikteki belge ile ayni hakların bu kişi adına tapuda (resmi senet düzenlenmeksizin tescili) mümkündür (Tapu Sicili Tüzüğü md.20/1-a) denilmektedir. (Y. 3.HD. Esas no: 2017/14092, Karar No: 2019/1913, Karar Tarihi: 12.03.2019).
Yargıtay 14. Hukuk Dairesine göre, “TMK'nin 600. maddesi; “Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur. Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya red hakkının düşmesiyle muaccel olur. Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir.” hükmüne amirdir. Buna göre, vasiyet alacaklısı, mirasçı değil; kişisel bir istem hakkı sahibidir. Bu hakkın yerine getirilmesi için; her şeyden önce TMK'nin 596. ve devamı maddeleri uyarınca vasiyetnamenin açıldığının ve iptali için yasada gösterilen sürenin geçtiğinin belirlenmesi gerekir. TMK'nin 559/2. maddesi gereğince; iptal davası açma hakkı olan mirasçı, vasiyetnamenin hükümsüz olduğunu, def'i yoluyla her zaman ileri sürebilir.” denilmektedir. (Y. 14.HD. Esas no: 2016/10849, Karar No: 2019/573, Karar Tarihi: 21.01.2019).
Kaynakça:
Aydemir E./Memiş Y./Ruhi, A./Uçakhan, S./Bahadır, Ç.: Hukuk Davaları, Ankara, 2016
Günay, E.: Sulh Hukuk Mahkemesi Davaları, Soru ve Cevaplarla Miras El Kitabı, Ankara, 2019.
İmre, Z./Erman, H.: Miras Hukuku, Ankara 2022.
Hatemi, H.: Miras Hukuku, İstanbul, 2022.
Yargıtay Kararları.


